Uluslararası Radikalizm Gözlemevi
06560, Söğütözü Cad. No:43 Ankara, Turkiye
DEAŞ ortaya çıktığı günden itibaren Türkiye’ye yönelik birçok tehditte bulundu. Süreli yayınları Konstantiniyye ve Rumiyye dergilerinde ve yayınladığı videolarda hem Türkiye hem de Erdoğan’a ilişkin çok açık ve sert söylemlerde bulundu. Bu videolardan birisi hakkında 2017 yılında yazmıştık.[i] 2017’den itibaren DEAŞ’in etkisinin zayıflaması ile birlikte DEAŞ’in Türkiye’ye yönelik tehditleri çok da fazla gündeme gelmedi. Gerçi bundan önce de DEAŞ’in kendi kaynaklarında Türkiye’ye yönelik birçok tehdit ve söylem yer almasına rağmen bu konunun da yazıldığına da şahit olmadık. Türk medyası ve akademisi nedense DEAŞ’in Türkiye ve Erdoğan’a yönelik düşmanlaştırıcı söylemini dikkate almamayı tercih ediyor.
Erdoğan FETÖcüler, PKK/YPG destekçileri dahil olmak üzere bazı çevreler tarafından DEAŞ’i desteklemekle itham edilmesine rağmen belki de DEAŞ’in kendi yazılı edebiyatında en fazla düşmanlaştırılan liderlerin başında geliyor. DEAŞ uzun süreli Erdoğan ve Türkiye suskunluğunu DEAŞ Horasan kolunun ortaya çıkmasıyla bozdu. DEAŞ’in Horasan Eyaleti (ISK) şu anda DEAŞ’in en güçlü kolu olarak görünüyor. DEAŞ-Horasan’ın isimlendirilmesi, antik çağlarda Afganistan’ın batısı ve İran, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Kazakistan’ın bazı bölgelerini de kapsayan geniş bir alanı kapsayan tarihi Horasan bölgesine dayanmaktadır. Mehdinin ordusunun çıkacağı varsayılan kara bayraklılar rivayetinden dolayı da Horasan bölgesi kıyametçi inançlar açısından önemlidir. Ocak 2015’te, IŞİD liderliği Horasan vilayetinin kuruluşunu resmileştirdi ve duyurmuştu.
Başlangıçta, DEAŞ-Horasan Hindistan, İran ve Orta Asya’daki diğer bölgelerin bir kısmını içeriyordu. Ancak 2019’da, DEAŞ merkezi ayrı Pakistan ve Hindistan eyaletlerini duyurdu. Bu bölünme ile, DEAŞ-Hoaran eyaletinin coğrafi tanımını şu anki Afganistan bölgelerine ve Pakistan içindeki daha küçük bir bölgeye indirgedi. Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirdiği 2021 tarihinden itibaren DEAŞ-Horasan’ın bölgedeki saldırılarında gözle görülür bir azalma yaşandı.
Fakat 2021’den sonra DEAŞ-Horasan iki yönlü bir strateji uygulamaya başladı. Bunlardan birisi propaganda da yerel/bölgesel bir odaktan daha küresel bir duruşa doğru genişledi. 2021’den itibaren Farsça, Peştuca, Tacikçe, Urduca ve Özbekçe içerik üreten al-Azaim Medya Vakfı aracılığıyla bağımsız bir medya mimarisi geliştirdi. Böylece çevre ülkelerden Hindistan, İran, Pakistan, Tacikistan, Özbekistan; İsrail, Suudi Arabistan, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve daha uzaktaki büyük güç düşmanlarına Çin, Avrupa, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri kadar çok çeşitli yabancı hedeflere erişimi imkanı buldu.[ii]
Dabiq ve Rumiyah’ının izinden giderek Ocak 2022’de kendi çevrimiçi dergisi Voice of Horasan’ı (VOK) başlattı. Kısa sürede amiral gemisi haline gelen Voice of Horasan dergisinin Mart 2023’deki 23. sayısında yayınlanan ‘Medya Savaşını Güçlendirin’ başlıklı bir makalede “medya cihadı”nda belirttiği gibi DEAŞ-Horasan ürettiği propaganda araçlarıyla küresel olarak genişledi.
İkinci olarak DEAŞ-Horasan saldırılarını genişleterek önce Tacikistan ve Özbekistan’a karşı sınır ötesi roket saldırıları başlattı. Daha sonra da İran’ın Şiraz kentindeki saldırılar başta olmak üzere Hindistan’da, İran’da Almanya’da (3), Maldivler’de (1), Katar’da (1) ve Türkiye’de, Almanya, Belçika ve Rusya’da saldırlar düzenledi.[iii]
Erdoğan Ve Türkiye İlgisi
Biz Türkiye’de Horasan Koluna ilişkin operasyonları 2023 tarihinden itibaren duymaya başladık. Bunların muhtemelen ilki, 07.01.2023 tarihinde Anadolu Ajansı’nın verdiği, Afganistan yapılanmasıyla bağlantılı olan, ev yapımı patlayıcılar uzmanı olarak nitelendirilen ve bu alanda eğitim veren Abu Maymuna kod isimli yabancı uyruklu K.Z.I’nin tutuklanmasıydı. İkinci olarak Şubat 2023’de tutuklanan Abdulmusaır Gulboev yakalandığında yine Horasan Vilayetini duymuştuk. [iv]
Bundan birkaç ay sonrada Voice of Horasan’ın Mayıs 2023’teki 26. Sayıda geniş bir Erdoğan yazısı ile karşılaştık.
Abu Muhammed Al-Italy adlı birisi tarafından kaleme alınan “Türk Halkına Çağrı: Erdoğan’ın Cehennem Otoyolunu Terk Edin Ve “İslami Hilafet Yüzyılı”na Katılın” başlığını taşıyan yazı Anıtkabir önünde Erdoğan resminin yer aldığı oldukça sembolik ve görsel olarak düşmanlaştırıcı ve tehdit edici bir etiketleme ile sunulmuştu. DEAŞ-Horasan sık sık Erdoğan’ı Erdoğan, laik demokratik sistemi savunan ve uygulayan biri olarak eleştirir. Türkiye’deki muhafazakâr ve dindar halkı laik demokratik sisteme entegre ettiği içinde tekfir edilir. Bu resim tam da bu iddiaları sıkılaştıracak biçimde kurgulanmıştır.
DEAŞ-Horasan’ın Erdoğan’ı şeytanlaştırırken en çok kullandığı etiket Kemalizm (DEAŞ bunu “Kamalizm” olarak yazar), Demokrasi ve Laiklik etiketleridir. Erdoğan’ın sandık ve seçim sayesinde iktidarını meşrulaştırdığını bu yüzden de demokrasiden vazgeçmediğini iddia eder. Aslında demokratik bir toplum için normal olan bu durum DEAŞ için bir anomali ifade eder. Demokrasi şirk olarak kabul eden DEAŞ için bu durum elbette kabul edilemezdir.
Türkiye’de ve Avrupa’da bazıları tarafından Demokrasiyi ve laik düzeni zayıflatmakla suçlanan Erdoğan DEAŞ için tam aksine Demokrasiyi ve laik düzeni muhafazakâr ve dindarların kabine yerleştiren lider olarak kabul edilir. Erdoğan’ın durumu gerçekten hangisidir? Aslında TEPAV’ın 2016 ve 2020 yıllarında 6.989 ve 7.280 kişiden oluşan temsili örneklemlerle yüz yüze görüşmelerle yaptığı Radikalleşme Anketi de[v] DEAŞ-Horasan’ın iddialarını doğrulamaktadır. Türk toplumunun Demokrasi ve Laikliğe olan desteği AK Parti iktidarında düşmemiş aksine artmıştır. Genel olarak, katılımcıların çoğunluğu laik bir devlette yaşamayı tercih etmektedir ve 2016 ile 2020 yılları arasında bu tercihte artış eğilimi görülmektedir (%75’ten %81’e).
DEAŞ-Horasan’ın Erdoğan’ı düşmanlaştırdığı bir diğer konu da Azerbaycan ilişkileridir. Erdoğan’ın Azerbaycan’a desteği ve Karabağ savaşında Türkiye Azerbaycan yakınlaşması DEAŞ-Horasan’ı çok rahatsız etmiş gözüküyor. Azerbaycan’ı Rafizi olarak etiketlen DEAŞ anlaşılıyor ki Türkiye Azerbaycan dostluğunu mezhep kartı üzerinden bozmak istiyor. Azerbaycan’ın seküler bir devlet olduğu mezhepçilik gütmediği açıkça bilinmesine rağmen DEAŞ-Horasan’ın mezhepçilik kartına oyması da muhtemelen bölgede yaratacağı kaosa bir ön hazırlık olarak kabul edilmelidir.
Erdoğan’ın kapağa taşındığı diğer bir sayı da Voice of Khurasan’ın 33. sayısıdır.
Bu sayı ilk defa Türkçe “Tuz Koktu” başlığı ile yayınlanmıştır. Bu sayıda Erdoğan merkeze alınarak Tağut, Laik, Demokrasi ve Mürted etiketleri ile düşmanlaştırılmaktadır.
Tağut kavramı 1970’lerden sonra İslamcı hareketlere giren Allah’ın hükümlerine karşı çıkan, onları uygulamayan ve beşeri sistemle kanun yapan yönetimleri ve yöneticileri isimlendirmek için kullanılmaktadır. Mürted de İslam dışına çıkan, Demokrasi ve Laikliği kabul eden ve uygulayan yöneticileri tekfir etmek için kullanılan bir etikettir. Bu kavramlar son zamanlarda Türkiye kamuoyunda da Selefi gruplar, el Kaide’ye yakın örgütler, Hizb ut- Tahrir tarafından çokça kullanılmaktadır. DEAŞ-Horasan’ın medya stratejisi muhtemelen Türkiye’deki bu gruplarca benzer bir söylemi Erdoğan üzerinden harekete geçirip hem eleman devşirmek hem de içeride karışıklık çıkaracak gruplarla ittifakı güçlendirmek olarak okunabilir çünkü bu etiketlemeler basitçe bir ifade beyanı olarak anlaşılmaz. Mürted ve Tağut etiketlemeleri düşmanlaştırma ve şiddet çağrının bir dilidir. Birisini mürted ve Tağut olarak etiketlediğinizde aslında onu İslam düşmanı olarak da etiketlemiş olursunuz. Bu etiket onun yok edilmesi gerektiğini, onunla savaşılması gerektiğini de gösterir. Maalesef Türkiye’de gündelik hayatta bile oldukça kanıksadığımız bu etiketler düşmanlaştırmanın en etkili yollarıdır. DEAŞ-Horasan bu etiketlemeyi Türkiye’nin NATO üyesi olması, Batı ile ittifak kurması ile sıkılaştırarak hem Erdoğan’ı hem de Türkiye’yi İslam’a zarar vermekle de itham eder. Bu aynı zamanda kendi taraftarlarını iknaya yönelik de bir propagandadır.
Sonuçta DEAŞ Erdoğan’ı “Türkiye’nin laik demokratik cumhuriyetini yediden yetmişe herkese sevdirmiş, bir zamanlar bu sisteme karşı silahla savaşanları bile başarıyla entegre etmiş” bir düşman olarak görür. Erdoğan aslında Türkiye’de silahlı mücadele ile yıkılması gereken bir rejimi hem muhafaza etmekte hem de bu rejimi Müslümanlara sevdirmektedir. DEAŞ-Horasan bu yüzden Türkiye’de bir iç ayaklanma, bir kalkışma çağrısı yapmakta ve sistemin demokratik yollarla asla devrilemeyeceğini iddia etmektedir. Doğrusu bu söylemin son günlerde mezuniyet töreninde genç Teğmenlerin yeminine karşı radikal çevrelerde gelişen tepkilerle ne kadar benzerlik taşıdığı gözlerden kaçmıyor. Bazı çevrelerce de artık sık sık dilendirilen bu söylemin satın alınması ve kullanılması Türkiye açısından DEAŞ’in propagandasının etkisini göstermektedir. Anlaşılıyor ki Erdoğan Türkiye’de demokrasi ve laik sistemin ayakta kalmasının suçlusu haline gelmiştir. Bu hem Erdoğan’ın risklerini hem de Türkiye’nin tehdit ve risklerini artırmaktadır. Türkiye’nin Mısırla normalleşmesi muhtemelen akabinde gerçekleşecek Erdoğan Esad görüşmesi sonrası hem DEAŞ eleştirilerini sertleştirerek sürdürecek hem de içeride radikal grupların bu söylemi satın alması hızlanacaktır. Anlaşılıyor ki Erdoğan ne yaparsa yapsın en sert muhalefeti ve düşmanlaştırmayı radikal selefi ve radikal İslamcı çevrelerden görecektir. Bu çevreler Demokrasiyi yıkmadan durmayacaklardır.
______________________________
[i] https://www.tepav.org.tr/tr/haberler/s/4147.
[ii] https://gnet-research.org/2024/06/27/iskps-latest-campaign-expanded-propaganda-and-external-operations/.
[iii] https://www.washingtoninstitute.org/policy-analysis/iskp-goes-global-external-operations-afghanistan.
[iv] https://urad.org.tr/radikal-aglar/daesin-istanbul-saldirisini-anlamak.
[v] https://www.tepav.org.tr/upload/mce/2024/turkiyede_cogulculuk_radikallesmeyle_yuzlesiyor.pdf.
Prof. Dr.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1994 yılında Gazi Üniversitesine bağlı Çorum İlahiyat Fakültesinde asistan oldu. 2001 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kelam Anabilim dalında doktorasını tamamladı. 2002 2002-2003 yılları arasında Kırgızistan Oş Devlet Üniversitesi’nde çalıştı... [Profili gör]
Oğuz Demir
19/03/2025
Abdullah Denikul
17/02/2025
Hilmi Demir
14/02/2025
Hilmi Demir
27/12/2024
Latife Sümeyye Uslu Cönger
25/12/2024