Uluslararası Radikalizm Gözlemevi
+905534025560info@urad.com.tr06560, Söğütözü Cad. No:43 Ankara, Turkiye
1. Kadın Bombacılar
DEAŞ içindeki kadın teröristler konusunda kafalar biraz karışıktır. Genelde DEAŞ bünyesinde kadınların aktif biçimde silahlı eyleme katılmadıklarına inanılır. Gerçekte kadınların DEAŞ’a katılımı geri hizmetlerde yer almak, çocuk doğurmak, kadınlık ve annelik yapmak mıdır? Oysa Türkiye DEAŞ’lı kadın intihar bombacısıyla ilk olarak 6 Ocak 2015’te Sultanahmet’teki Turizm Şube Müdürlüğü'ne canlı bomba eylemi düzenleyen ve bir polisin şehit olmasına neden olan Rus uyruklu Diana Ramazova ile tanışmıştı.
Sadece DEAŞ değil el Kaide tabanlı bir çok örgüt de kadın eylemci kullanmıştır. Sözgelimi Mart 2004'te Taşkent'teki Choru Market'te vücuduna bağladığı patlayıcıları infilak ettirerek 47 kişinin ölümüne neden olan 19 yaşındaki Özbek kadın Dilnoza Holmuradova'nın hikayesi ise oldukça çarpıcıdır. Orta sınıf bir aileden gelen Dilnoza eğitimli bir bilgisayar programcısıydı ve 2001 yılında Taşkent Polis Akademisi'ne kaydolmuştu ve beş dil konuşabiliyordu. Özbekistan İslami Hareketi'nin bir kolu olan İslami Cihad Grubu tarafından işe alınmıştı. Mayıs 2005'te Mısır'da ilk kez kadınlar doğrudan bir terör saldırısı gerçekleştirdi. Bir turist otobüsüne ateş açılması olayının faili iki kadındı. Kadınların her ikisi de 20'li yaşlarındaydı ve erkek fail Ihab Yassin ile akrabaydılar. Negat Yassin intihar bombacısının kız kardeşi, Iman Ibrahim Khamis ise nişanlısıydı. Her iki kadın da tutuklanamadan kendilerini vurdular. El Kaide bağlantılı bir grup olan Abdullah Azzam Tugayları saldırının sorumluluğunu üstlendi.
13 Mayıs 2018’de Endonezya'nın en büyük ikinci kenti Surabaya'da üç kiliseyi hedef alan ve 11 Kişinin ölümüne neden olan intihar bombacıları da DEAŞ’lı kadınlardı. Hatta annenin yanında 12 ve 8 yaşındaki iki kız çocuğu da vardı.[i]
El Kaide, Boko Haram, DEAŞ gibi dini istismar eden örgütlerde olduğu gibi PKK, ETA, RAF gibi terör örgütlerinde de kadınlar, genelde intihar bombacısı olarak kullanılmışlardır. Bir kadının arama noktalarından daha rahat geçebileceği, hamile görünümlü bir kadından daha az şüphelenileceği düşünüldüğünde kadınların intihar bombacısı olarak seçilmesi şaşırtıcı değildi. Çünkü intihar bombacıları düşük maliyetli, etki alanı daha geniş düşük teknolojili ve düşük riskli oldukları için teröristlerin popüler silahları arasında yer almaktadır. Kolayca temin edilebilirler, çok az eğitim gerektirirler, geride iz bırakmazlar ve topluma korku salarlar.
2. Terör Örgütleri Bir Erkekler Kulübü müdür?
Terör örgütlerinin yalnızca bir erkekler kulübü olduğu dair yaygın kanının aksine, kadınlar, terörizmin tarihi boyunca bu yapıların aktif bir bileşeni olmuştur. Genel kanıya göre, terörizmin tarihine yalnızca erkeklerin yön verdiği ve kadınların terörizmle ilişkisinin mağduriyet ve kurbanlık üzerinden kurulduğu düşünülmektedir. Ancak bugün biliyoruz ki kadınlar, sol terör örgütlerinden dini motivasyonlu yapılara, etnik ayrılıkçı örgütlerden anarşist gruplara kadar çeşitli örgütlerde farklı düzeylerde yer almaktadır. Toplumsal yargılar, genellikle erkekleri güç, şiddet ve vahşet ile ilişkilendirirken, kadınları yumuşak, şefkatli ve hassas aktörler olarak tanımlamaktadır. Bu bakış açısı, kadınların şiddet uygulamayacağı veya uygulayamayacağı varsayımına yol açarak, kadınlar tarafından gerçekleştirilebilecek saldırıların göz ardı edilmesine ve önemli bir güvenlik açığının doğmasına neden olmaktadır.
Günümüzde kadınların terör örgütlerindeki rolü, geleneksel anlatılarda öne sürüldüğü gibi yalnızca ikincil ya da destekleyici bir nitelik taşımamaktadır. Artık kadınları savaş alanında veya intihar saldırılarını gerçekleştiren aktörler arasında görebiliyoruz. Ayrıca, siber alana erişim imkânlarının genişlemesi, kadınların bu örgütlere katılımının artmasında önemli bir etken olmuştur. Teknolojik ilerlemeler ve sosyal medya platformları aracılığıyla kadınlar, cinsiyet farkı gözetilmeyen dijital ortamlarda farklı bireylerle bağlantı kurarak fikir alışverişinde bulunabilmektedir. Özellikle kadınların tek başına seyahat etmesinin sınırlı olduğu toplumlarda, fiziksel bir yer değiştirmeye ihtiyaç duymadan, odasından çıkmaksızın radikal fikirler de dahil olmak üzere çeşitli düşüncelere anında erişim sağlanabilmektedir. Radikal Selefi terör örgütlerinin sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, cami, sokak ya da benzeri fiziksel alanlarda radikalleşemeyen kadınların da aşırıcı ideolojilere ulaşmasını mümkün kılmıştır.
Kadınlar, terör örgütleri içinde intihar bombacısı, ideolojik destek sağlayıcı ve operasyonel lider gibi roller üstlenmektedir. Bu roller, terör örgütlerinin varlıklarını sürdürebilmeleri açısından hayati öneme sahiptir. Dünyanın farklı yerlerindeki Tamil Kaplanları’ndan günümüzde etkin olan El-Kaide ve PKK/YPG gibi örgütlere kadar pek çok terör yapılanması, kadınları hedefleyen özel bir strateji geliştirmektedir. Terör örgütleri, kuruluş amaçlarına ve ideolojik hedeflerine bağlı olarak kadınlara yönelik bazen “teolojik,” bazen ise “politik” bir perspektif sunmakta, bu doğrultuda kadınların rollerine dair belirli bir vizyon çizmektedir.
Kadınların tehdit oluşturmadığı veya hamilelik gibi kadınlara özgü durumları nedeniyle güvenlik kontrollerini daha kolay geçebileceği algısı yaygındır. Bu bağlamda kadınlar, terör örgütleri içerisinde istihbarat toplama ve taşıma, mühimmat ve mesaj aktarımı, erkek örgüt üyelerini aile veya yakın ilişki görüntüsü altında gizleme gibi önemli roller üstlenmiştir. Ayrıca, hamile olan veya hamile görünümü sağlayarak bedenlerine silah gizleyen kadın intihar eylemcilerinin gerçekleştirdikleri saldırılar, terör örgütlerinin dönem dönem sıkça başvurduğu stratejilerden biri haline gelmiştir. Terörist grupların, kadınları kullanma biçimlerinde bir değişim meydana geliyor olabilir. Uzun yıllardır terör örgütleri taktiksel avantaj elde etmek ve stratejik amaçlar doğrultusunda kadınları intihar bombacıları gibi daha operatif pozisyonlarda kullanmaya başlamıştır.
1980 ile 2005 yılları arasında toplam intihar bombası saldırılarının sadece %15'i kadınlar tarafından gerçekleştirilmişken, 2000 yılından bu yana örgütler daha yüksek oranlarda kadın intihar bombacısı kullanmışlardır. El Kaide, DEAŞ ve Nijerya’da Boko Haram ile birlikte bu oran 4/1 yükselmiştir. Kadın intihar bombacılarına karşı güvenlik güçlerinin daha sıkı önlem alması durumda Boko Haram’ın bu önlemleri aşmak için kullandığı yöntemlerde oldukça dikkat çekicidir. Söz gelimi bir olayda, erkek kılığına girmiş iki kadın tarafından bir camiyi hedef alan canlı bomba eylemi gerçekleştirilmiş ve 25 sivil öldürülmüştür. Kullanılan bir başka yöntem de kadınları 'deli' ya da akli dengesi bozuk kişiler olarak gizleyerek bölgelere erişim sağlamaktır.Bazı raporlar, birçok intihar bombacısının "özellikle Maiduguri [Borno'nun başkenti ve Boko Haram'ın doğum yeri] olmak üzere bazı yerlere erişim sağlamak için deli erkek veya kadın kılığına girdiğini veya öyle davrandığını" doğrulamaktadır.
Terörist grupların şaşırtıcı stratejilerini sürdürmelerinin yanı sıra, "hızlı ve düşük maliyetli kazanımlar" elde etmeleri de önemlidir. Bu tür kazanımlar, şiddetin grup için avantaj sağladığı ve belirli bir taktik veya stratejinin uygulanmasının düşük maliyetli olduğu başarılı saldırılar olarak tanımlanabilir. Araştırmalar, kadınların bu tür gruplar tarafından yüksek sıklıkla kullanıldığını göstermektedir. Çünkü kadınlar, düşük maliyetle gerçekleştirilen saldırılarda yüksek sayıda kayıplar verdirme potansiyeline sahiptir. Sonuç olarak, kadınlar, terörist gruplar tarafından düşük maliyetle yüksek etki sağlayan, kolayca elde edilebilen ve tüketilebilir kaynaklar olarak değerlendirilmektedir.
3. DEAŞ Kadın Eylemci Kullanmaz mı?
Sol örgütlerde ve El Kaide’de gördüğümüz kadın intihar bombacısı ve eylemcilerin DEAŞ da olmadığına yönelik yanlış bir kanaat vardır. Bunun en önemli nedeni Haziran 2014'te, DEAŞ’in Halifeliğini ilan ettikten sonra kadınları daha çok sözde devletin hizmetinde kullanma stratejisidir. DEAŞ kadınları geleneksel rollere geri dönmeye eş, anne ve eğitimci olmaya teşvik etmek için dergileri Dabiq ve daha sonra Rumiyah'yi ve pek çok sosyal medya platformunu kullandı. Dabiq'in 7. sayısında, dergide "kız kardeşlerimize" başlıklı yazıda kadınları "kocalarınız, kardeşleriniz, babalarınız ve oğullarınız için bir destek ve güvenlik üssü olmaya" çağırdı. 2015'in başlarında, DEAŞ tamamen kadınlardan oluşan El Hansa Tugayı'nın medya kanadı olduğunu iddia eden bir örgütlenmeyi duyurdu. Eşler, anneler ve ev hanımları olarak halifelikte kadınların ideal rolünü dile getiren bir bildiri yayınladı. Ancak manifesto, kadınların tıbbi bakım sağlamasına veya öğretmenlik yapmasına izin verilmesi de dahil olmak üzere birkaç istisnayı da kabul etti. Hatta çok özel koşullar altında, kadınların savaşa katılabileceği durumlar olduğunu, "düşman ülkesine saldırıyorsa, erkekler onu korumak için yeterli değilse ulema bunun için fetva vermiştir.” Diyerek kısmen savunma cihadı için izin verdi.
2015-2016 yılları arasında DEAŞ, kadınların savaştaki rollerini ortaya çıkarmaya başlayan çeşitli belgeler yayınlamaya devam etti ve aynı zamanda kadınların cihada yalnızca çok özel, savunmacı koşullar altında katılmalarına izin verildiğini vurguladı. Grup bu noktaları Dabiq sayısı 11 (2015) ve Dabiq sayısı 15'te (2016) ve ayrıca 2015 yılında kadın odaklı bir DEAŞ yanlısı medya ajansı olan Zahra Vakfı'nda yineledi. Aralık 2016'da İslam Devleti'nin Arapça gazetesi el-Nebe, "cihadın kural olarak kadınlar için bir zorunluluk olmadığını, ancak kadın Müslümanlara da eğer düşman evine girerse cihadın kendisi için de erkek için olduğu kadar gerekli olduğunu ve onu mümkün olan her yolla püskürtmesi gerektiğini" savundu.
2015 San Bernardino saldırısından sonra, Tashfeen Malik ve eşi Syed Rizwan Farook , San Bernardino'daki çevre sağlığı departmanı için düzenlenen bir tatil partisinde Farook'un iş arkadaşlarından 14 kişiyi öldürdükten sonra çatışmada öldürüldüler.[ii] DEAŞ Tashfeen Malik'in saldırısını ve cihat uğruna kocasına katılma ve bir çocuğu geride bırakma eylemlerini övdü.
4 Mayıs 2016’da Kenya polisi, IŞİD bağlantılı bir grubun büyük çaplı bir şarbon saldırısını önlediklerini duyurdu. Kenya'da bir hastanede stajyer doktor olarak görev yapan şüpheli Muhammed Abdi Ali Nuseiba Muhammed Hacı ve Fatuma Muhammed Hanşi saldırıyla ilgi tutuklandı. [iii]Yine Kenya’da Eylül 2016’da üç kadın tarafından polis karakoluna saldırı düzenledi ve saldırganlar öldürüldü. Kadınların DEAŞ’e biat ettiklerine ilişkin bir bilgi notu ele geçirildi. DEAŞ saldırıyı bu kadınların "Allah'ın ümmetin erkeklerinin omuzlarına yüklediği bir görevi üstlendiklerini" belirterek üstlendi. Kadınların aktif olarak silaha sarılmasını istememesine rağmen, DEAŞ kadın teröristleri bu eylemlerinden dolayı kınamadı.
DEAŞ, Temmuz 2017'de Musul'u kaybetmek de dahil olmak üzere önemli toprak kayıpları yaşamaya başladı. Bu olaylara yanıt olarak İslam Devleti, Rumiyah 11'de (2017) yayınlanan "Allah'a Yolculuğumuz" başlıklı makalede kanıtlandığı gibi, söylemini değiştirme noktasına gelmiş gibi görünüyor. Kadınların destekçi, eş ve anne olarak rollerine değinirken, makale daha sonra konuyu değiştirerek kadınları, Allah'ın elçisi zamanında salih kadınların yaptığı gibi, bu savaşta cesaretle ve fedakarlıkla ayağa kalkmaya çağırdı; bunun nedeni az sayıda erkek olması değil, cihada olan sevgileri, Allah yolunda fedakârlık yapma arzuları ve cennete gitme arzularıydı. Bu kadınlar arasında Ümmü Umere - Nusaybah bint Ka'b da vardı. Uhud , Huneyn ve Yemamah Savaşları’na katılan bir savaşçı olarak Ummü Umera’ya yapılan atıf, DEAŞ’ın kadınlara silah alıp terör eylemlerinde görev almaya geri dönüldüğünün sinyalini veriyordu. Nitekim Ekim 2017 en-Nebe’nin 102. Sayısında ciddi bir değişiklik göze çarpar. Bu makalede şunlar dile getirilir: “Kadın Cihatçıların Hikayeleri” başlığı altında Allah yolunda canını feda etmek büyük bir erdemdir. Kadınların cihada katılımı eski zamanlardan beri İslam toplumunun bir parçası olmuştur. İslam tarihinde kadınlar da birçok zorluğa göğüs germiş, Allah yolunda fedakârlık göstermiştir. İslam’ın kadınlara yüklediği görevler arasında, gerektiğinde savaş alanında bulunmak da vardır. Hz. Aişe ve diğer kadın sahabeler Allah yolunda büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Özellikle savaşlarda yaralılara yardım etmiş, cephe gerisinde destek sağlamışlardır.”
Aslında DEAŞ 6 Ocak 2015’te Sultanahmet’teki Turizm Şube Müdürlüğü'ne canlı bomba saldırısından itibaren 2021 yılına kadar kadın eylemci kullanmaktan çekinmemişti. Bunun en çapıcı örneğini Endenozya’da DEAŞ’abağlı kadın teröristler ve canlı bombalar gözler önüne sermiştir. 11/12/2016 tarihinde Dian Yulia Novi, 13/05/2018 tarihinde Puji Kuswati (42 yaşında), eşi Dita Oepriarto (46 yaşında) ve dört çocukları (8, 12, 15 ve 17 yaşlarında) Surabaya'daki üç kiliseye yönelik intihar bombalamasına katıldılar ve saldırıda öldürüldüler, 13/05/2018 tarihlerinde Puspitasari (47 yaşında), eşi Anton Febrianto ve dört çocukları (10, 11, 15 ve 17 yaşlarında) bomba, ebeveynler ve dört çocuklarının dairelerinde önceden patlayarak ölümlerine neden oldu ve 31/01/2021 tarihinde de Zakiah Aini karakola saldırdı ve öldürüldü.[iv]
Aynı şekilde DEAŞ’in amiral gemisi haline gelen ve 2017’den sonra çıkarmaya başladığı Voice of Khurasan dergisinde de kadınların cihada katılması konusuna yer verilmeye başlandığını dikkate almak gerekir. Nitekim Voice of Khurasan’ın Eylül 2023 tarihli 30. Sayısında “Artık Cihad kadın, erkek yaşlı fark etmeksizin Ümmetin Üzerine Farz-ı Ayn'dır” denilmektedir. Yine Haziran 2024 tarihli 37. Sayıda da “Eğer cihad edecek adam değilseniz, kadınların cihad etmesine yol açın.” İfadesi yer alır. Bu ifadeler DEAŞ’in Hilafet merkezini kaybedip daha esnek hale geldikçe kadın eylemcilere yönelik ihtiyaçlarının arttığını göstermektedir.
Görüldüğü gibi DEAŞ’da kadın canlı bombacılar ve eylemciler olmadığı tam bir mit gerçeklikten çok uzak bir anlayış. Peki bu bizi ne kadar ilgilendirir? Başta Suriye’deki el Hol kampı olmak üzere toplam 14 kampta on binlerce kadın ve çocuk bulunmaktadır. bu kamplarda örgüt ideolojisinin sürdürüldüğü ve çocuklarında bu alanda büyüdüğü unutmamak gerekir.Bunların hiçbir rehabilitasyon programına tabi olunmadan toplumla iç içe yaşamaları görüldüğü gibi ciddi riskler taşır. Bu yüzden maalesefkamplarda bulunan kadın ve çocukların çoğu ülkeleri tarafından geri alınmamakta ve bu kamplarda oldukça kötü şartlarda yaşamaya devam etmektedir. Büyük bir kısmı da PKK/YPG’nın elinden para karşılığı özgürlüğünü satın almakta ve kaçak yollardan Türkiye’ye girmekte veya Suriye’de başka bölgelerde kendilerine yeni hayatlar kurmaktadır.
Sonuçta uzun yıllar DEAŞ ideolojisi ile enfekte olmuş kocaları çatışma alanlarında ölmüş bu kadın ve çocukların topluma entegre olması oldukça zordur. Farklı bölgelere geçen bu kadınların ve çocukların bir gün bir terör eyleminde kullanılmamasını sağlamak ancak uzun süreli bir gözetim programı ile mümkün olacaktır. DEAŞ’a giden kadınların evlilik vaadi ile kandırılmış mağdur kadınlar olduklarını düşünmek büyük saflık olur ve saha gerçekleriyle de bağdaşmaz.
Özellikle istismara ve tecavüze uğramış kadınların “kirlenmiş” olduğunu dair algı, kadınları ancak şehit olarak temizlenebileceğine inandırmakta ve intihar eylemleri gerçekleştirmeye itebilmektedir. DEAŞ-Horasan’ın’in bölgemizdeki etkisi ve kamplardan çıkan, kurtulan veya kaçanların ilk geleceği yerin Türkiye olması ihtimali düşünüldüğünde özellikle kadın DEAŞ’lılar konusunda daha hassas olmamız gerektiğini ortaya koymaktadır.
__________________________________________________________________
[i] https://newnaratif.com/making-female-isis-bomber/
[ii] https://edition.cnn.com/2015/12/05/us/san-bernardino-shooting/index.html.
[iii] https://www.nbcnews.com/news/world/kenya-police-say-they-foiled-isis-linked-plot-unleash-anthrax-n567721.
[iv] Kate Macfarlane , Indonesian Women and Terrorism: An Analysis of Historical and
Contemporary Trends, Politics and Governance, 2024 • Volume 12 • Article 7724.
Prof. Dr.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2001 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kelam Anabilim dalında doktorasını tamamladı. 2002-2003 yılları arasında Kırgızistan OŞ Devlet Üniversitesi’nde çalıştı. 2009 yılında doçent oldu. 2014 Yılında Hitit Üniversitesi Kelam ABD Profesör olarak ... [Profili gör]
Özcan Güngör
02/12/2024
Hilmi Demir
01/12/2024
Hilmi Demir
08/11/2024
Özcan Güngör
27/09/2024
Hilmi Demir
25/09/2024