Uluslararası Radikalizm Gözlemevi
+905534025560info@urad.com.tr06560, Söğütözü Cad. No:43 Ankara, Turkiye
DAEŞ terör örgütü, kendisini Sünni Müslümanların siyasi ve dini temsilcisi olduğunu iddia ederek 2014 yılında sözde bir “İslam Devleti” kurduğunu ilan etmiştir. Örgüt, varlığını, meşru gördüğü amaçlarını ve ideolojisini dünyaya duyurmak için birçok başka medya aracının yanı sıra dergileri de kullanmıştır. DAEŞ, bu amaca matuf olarak çıkardığı çok dilli Dabiq ve Rumiyah dergilerinde kadınlara yönelik özel mesajlara yer vermiştir. Kadınlara hem bir çekim alanı yaratmaya çalışırken hem de kadınların örgüt içerisindeki yerlerini net bir şekilde tanımlayan DAEŞ, söyleminde kadını yücelttiğini, onu özgürleştirdiğini ve hatta yer yer cihat yapma noktasında erkeklere eş aktörler olarak gösterdiğini iddia ederken pratikte ise kadınları eve hapsetmekte, erkeğin karşısında ikincil bir yere konumlandırmakta ve aslında toplumsal kontrolü sağlamak amacıyla kadınları manipüle etmektedir. Söz konusu dergilerde, DAEŞ terör örgütü “ideal kadın” ve “öteki kadın” dikotomisi üzerinden makbul kadını inşa etmektedir. Bu ideal kadın eş ve anne olarak var olan ve bu yolla cihata hizmet eden kadındır. Bu çalışma, DAEŞ’in kendi yayınları olan Dabiq ve Rumiyah dergileri üzerinden kadınları nasıl manipüle ettiğini ve söylemleri ile pratikleri arasındaki çelişkileri ortaya koymaktadır.
Söz konusu iki derginin tüm sayıları incelendiğinde karşımıza 5 temel bulgu çıkmaktadır. Bu bulgular dünyanın dört bir yanından kadınların örgüte katılım sağlaması için itici ve çekici faktörlere vurgu yaparken bir kısmı da kadınların DAEŞ terör örgütü rolü içerisindeki toplumsal rolleri hakkında fikir vermektedir.
İlk olarak dergilerde, kadınların “modern dünya” tarafından sömürüldüğü, metalaştırıldığı ve gururunun ayaklar altına alındığı, sözde İslam Devleti’nde ise kadınlara onurlu, adil bir hayat sağlanacağı, kadınlara güvenlik ve konfor temin edileceği vaat edildiği görülmektedir. Ancak bu vaatlerin çoğu gerçekte yerine getirilmemiş; aksine kadınlar istismar edilmiş, karar mekanizmalarından dışlanmış ve kamusal alandan koparılmış bir yapıya mahkûm edilmiştir.
İkinci olarak ise dergilerde “ideal kadın” ve “öteki kadın” ayrımı keskin bir şekilde görülmektedir. DAEŞ’e göre “kendi kadını” temiz, iffetli ve özgürleşmiş kadın iken “öteki kadın” kirli, istismara açık ve zavallı kadındır. Dergilerde, DAEŞ’in öteki kadınlara yönelttiği şiddeti meşrulaştırmak için kendinden olmayan tüm kadınları (Yezidi kadınlar, Müslüman olup da DAEŞ ideolojisini benimsemeyen kadınlar, İslam dışındaki tüm başka dinlere inanan ve başta Batılı kadınlar) şeytanlaştırdığını ve aşağıladığını görmekteyiz.
Üçüncü bir bulgu olarak ise DAEŞ’in kadınlara yüklediği “eş” ve “annelik” rolünde görebiliriz. DAEŞ’e göre “küçük aslan yavrularını” DAEŞ inancı doğrultusunda yetiştirmek, eşlerini ve çocuklarını cihata hazırlamak ve böylece ideolojinin devamlılığını sağlamak kadınların esas görevidir. Hatta kadın sadece eş ve anne olarak erkeklerin cihatta önüne bile geçebilir, erkeğin cihadı cephede can vermesiyle son bulurken, kadının yaptığı cihat ise DAEŞ ideolojisinin nesiller boyu aktarımı olacağı için kadının ölümüyle bitmez. Böylece, DAEŞ kadını erkekle eşitleyen hatta zaman zaman kadın olmanın ve DAEŞ’in kadınlara atfettiği kadınlık rollerinin kadınları erkeklerin önüne geçirdiğini iddia etmektedir. DAEŞ bu çerçeveyi, Batının feminizm ve kadın hakları perspektifinin aslında kadınları aşağıladığını öne sürerek esas güç, özgürlük ve eşitliğin kendisinde olduğunu iddia etmektedir. Özellikle 2014-2016 yılları arasında zaman zaman DAEŞ’in bu çağrısının bir itici faktör olarak kadınları DAEŞ’in bir zamanlar hüküm sürdüğü topraklara getirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. DAEŞ, kadınlara yaşadıkları yerlerde bulamayacaklarını öne sürdüğü güvenliği, gücü, kız kardeşlik bağını, mutlu bir eş ve yuvayı, huzur ve konforu ve dahası cenneti vaat etmektedir.
Dördüncü olarak ise dergilerde çok katı ve değişmez bir “fıtrat” anlayışına yer verildiğini görmekteyiz. Örgüt, kadının biyolojik ve sosyal rollerini “fıtrat” kavramı üzerinden açıklayarak bu rollerin değiştirilemez olduğunu vurgulamıştır. Bu şekilde, kadınların özel alanda kalması ve erkeklere tabi olması meşrulaştırılmış ve örgüt ideolojisine hizmet etmesi sağlanmıştır. DAEŞ söylemine göre kadın fıtratı korunmaya muhtaç ve narin olduğu için kamusal alanın kaosu ve keşmekeşi kadınları yoracak ve yaratılışının dışına çıkararak birçok açıdan kadına zarar verecektir. Oysaki ev (özel alan) kadın için biçilmiş kaftandır, kadının besleyen, büyüten ve üreten doğasına en uygun olduğu için kadının ruhen ve bedenen yükseleceği makbul bölgedir. Kadınları DAEŞ’in kamusal alanında oldukça kısıtlı görüyoruz, örgütün ihtiyaç duyduğu ölçüde ve ihtiyaç duyduğu kadar. Öte yandan, örgütün bu söylemi de süreklilik arz etmiyor. Rumiyah’in son sayılarının örgütün kan kaybettiği döneme denk geldiğini düşünürsek son sayılarda kadın bombacılara az da olsa yer verilmesi kadınların ihtiyaç duyulduğunda cepheye sürülebileceğini göstermektedir. Buradan yola çıkarak, örgütün hem genel söyleminde hem de kadınlara yönelik mesajlarında bir tutarlılık olmadığını, örgütün dini kuralları kendi çıkarları doğrultusunda esnettiğini ve netice itibariyle aslında İslam’ı istismar ettiğini, İslam dinini siyasi amaçlarına ulaşmak için bir araç olarak kullandığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Son olarak dergilerde hem kadınlar hem de erkekler için ciddi bir hicret etme ve cihat çağrısı yapıldığını görmekteyiz. Dergilerde yer alan kadın hikâyelerinin hicret eden kadınlar olduğunu, bu yolda çektikleri zorlukların onlara cenneti kazandıracağını ifade ettiklerini ve bu kadınların kahramanlaştırıldıklarına tanık oluyoruz. Öte yandan, örgütten bir şekilde kaçmış yahut geri dönmüş kadınların hikâyelerine ulaştığımızda örnek kadın olarak gösterilen bu kadınların yoğun bir istismara tabii tutulduğuna ve kölelik benzeri şartlara maruz kaldığını görüyoruz.
Sonuç
DAEŞ, kadınlara çekici bir söylem sunarak onları örgüte çekmek için modern dünyanın eksikliklerini hedef alırken, pratikte manipülasyon ve baskı yoluyla çelişkili bir sistem yaratmıştır. Kadınlara sözde adalet, güç ve özgürlük vaat eden bu yapı, aslında erkek egemenliğini pekiştiren bir sistem kurmuştur. DAEŞ’in kurmuş olduğu sözde devlet kadını, erkeği ve çocuğuyla bütün bir topluma ihtiyaç duymaktadır. DAEŞ’in devletleşme sürecinde, ideolojik aktarımda, örgüte insan ve özellikle kadın kaynağı sağlamada, propaganda da yoğun bir kadın talebi vardır. Söz konusu terör örgütü, kadın eleman ihtiyacını karşılamak için Dabiq ve Rumiyah dergileri aracılığıyla kadınlara yönelik yoğun bir mesaj vermiştir. Aşağıdaki iki tablo her iki dergideki tüm makalelerin kısa bir özeti niteliğindedir.
Tablo 1: Dabiq Dergilerinde Kadınlara Dair Bölümlerin Analizi
Tablo 2: Rumiyah Dergilerinde Kadınlara Dair İçeriğin bir Analizi
Kaynakça
-
2015 yılında, TOBB ETÜ Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olmuştur. Şu anda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda görev yapmaktadır. Eğitimi ve kariyeri boyunca kadınlar ve güvenlik ile terör örgütleri konusuna ilgi duymuştur. Kurumdaki uzmanlık tezini “Terör Örgütlerinin Kadına Bakış Açısı: DAEŞ örneği” başlığıy... [Profili gör]
Latife Sümeyye Uslu Cönger
25/12/2024
Özcan Güngör
02/12/2024
Hilmi Demir
01/12/2024
Hilmi Demir
08/11/2024
Özcan Güngör
27/09/2024