Uluslararası Radikalizm Gözlemevi
+905534025560info@urad.com.tr06560, Söğütözü Cad. No:43 Ankara, Turkiye
Son yıllarda Batı Afrika, dinî motifli terörizmin en çarpıcı örneklerinden biri olan Boko Haram’ın acımasız saldırılarıyla sarsılmaktadır. 2002 yılında Muhammed Yusuf tarafından kurulan bu örgüt, başlangıçta sadece yerel bir dinî hareket olarak ortaya çıkmışken zamanla küresel terör ağlarının da etkisiyle daha geniş ve karmaşık bir yapıya bürünmüştür
Bu çalışmada Boko Haram’ın ortaya çıkışı, zaman içerisindeki dönüşümü ve güncel siyasi gelişmelerin örgüte olan etkileri küresel ve yerel dinamikler ekseninde incelenecektir. Boko Haram’ın El Kaide ve DAEŞ gibi uluslararası terör örgütleriyle olan ilişkilerine ve bu ilişkilerin örgütün yapısını nasıl şekillendirdiği ele alınması gereken sorunlar olarak önümüzde durmaktadır. Bu bağlamda çalışmada Boko Haram’ın bölgedeki istikrarı nasıl tehdit ettiği ve bu tehdidin uluslararası boyutları tartışılmaktadır.
Boko Haram’ın Ortaya Çıkışı ve Zaman İçerisindeki Dönüşümü:
Tam adı “Cemaat-i ehl-i sünneti’t davet’ü-l ve’l-cihad” (Peygamberin Öğretisini Yaymaya ve Cihada Adanmış İnsanlar) olan Boko Haram, 2002 yılında Nijerya’nın Borno eyaletinin başkenti Maiduguri’de Muhammed Yusuf liderliğinde ortaya çıkmıştır. Muhammed Yusuf 1978’de Nijerya’nın Jos kentinde kurulan “İzala Hareketinin” (Jama’atu Izalatil Bid’ah Wa Iqamatus Sunnah/Yenilikleri Kaldırma ve Sünneti Yeniden Teşvik Cemaati) önde gelen isimlerinden birisiydi. Ancak ilerleyen süreçte Muhammed Yusuf ile İzala lideri Cafer Mahmud Adam arasında keskin görüş ayrılıkları belirmeye başlamıştır. Çünkü Mahmud Adam, Muhammed Yusuf’a göre daha ılımlı bir tutum içerisindeydi ve Nijerya devletine karşı herhangi bir askeri mücadeleye girilmesine karşıydı. Mahmud Adam daha çok kurumların uzun dönemde İslamileştirilmesinden yanaydı ve bu süreçte Nijeryalı Müslümanların Batılı ve seküler eğitim almasına da karşı çıkmıyordu. Ancak Muhammed Yusuf ise hocasının bu görüşlerine karşı çıkmakta ve Batılı eğitimi kesin olarak reddederken seküler devlete karşı şiddet içeren mücadele olasılığını da gündemde tutuyordu.[i]
Izala’daki görüş ayrılıkları nedeniyle Muhammed Yusuf, Ebubekir Laval liderliğindeki “Shabaab”[ii] (Müslüman Genç Örgütü) adlı başka bir örgüte yönelmiştir. Shabaab, 1995’te Nijerya’nın Kuzeydoğusunda ülkenin yönetiminden hoşnut olmayan ve toplumun giderek İslam’dan uzaklaşarak yozlaştığını düşünen bir grup genç tarafından kurulmuştur. Shabab, Nijerya merkezi hükümetine karşı kuzeydeki nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan eyaletlerde şeriat ile yönetim için aktif mücadele veren selefi oluşumlardan birisi olarak öne çıkmıştır.[iii] Nitekim Shabab gibi oluşumların mücadelesiyle 1999’da ilk olarak Zamfara eyaletinde olmak üzere toplamda 12 eyalet şeriat hukukuna göre yönetilmeye başlanmıştır.[iv]
Shabab lideri Ababukar Lawal 2000’de yüksek öğrenim almak için Medine’ye giderken yerini Muhammed Yusuf’a bırakmıştır. Yusuf ise daha sonra devraldığı bu örgütün adını “Cemaat-i ehl-i sünneti’t davet’ü-l ve’l-cihad” olarak değiştirmiş ve Nijerya’nın kuzeyinde kısa sürede çok geniş bir kitleye ulaşmıştır.
Başlarda Yusuf ve takipçileri Nijerya’da her türlü kötülüğün nedeni olarak gördükleri seküler ve Batılı değerleri benimseyen Nijerya Devletine karşı şiddet eylemlerinde bulunmamışlardı. Örgüt, daha çok camilerde verdikleri vaazlarda marjinalleşmiş bireylerin radikalleşmesinde etkili olmuştur. Ancak Temmuz 2009’da bir cenaze töreninden dönen ve başlarındaki dinî giyimlerden dolayı kask takma kuralına uymayan örgüt üyelerinin Nijerya polisi ile çatışmaya girmesiyle yaşanan gerilim sonrasında Nijerya’da Boko Haram terör saldırıları başlamıştır. Bu çatışmalar sırasında Muhammed Yusuf ve örgütün lider kadrosunun kilit isimleri Nijerya Polisi tarafından tutuklanmış ve örgütün merkezi olan İbn Teymiyye Camii yıkılmıştır. Muhammed Yusuf’un tutuklanmasının ardından polis merkezinde polisler tarafından hukuk dışı bir şekilde öldürülmesi Kuzey Nijerya’da hükümete karşı tepkilerin artmasına ve örgütün söylemlerinin daha fazla insan nezdinde meşrulaştırılmasına neden olmuştur.[v] Keza bu dönemde Boko Haram söylemlerinde polis ve ordunun şiddetinden mağdur olan ve Nijerya merkezi hükümeti tarafından göz ardı edilen geniş bir kitlenin tek kurtarıcısı olduğunu iddia etmekteydi.
Literatürde Boko Haram’ın kuruluşuyla ilgili iki farklı görüş mevcuttur. Jacob Zenn ve Andrea Brigaglia gibi uzmanlar Boko Haram’ın ortaya çıkışını 2000’lerin başından beri etkisini artıran El Kaide gibi küresel terör örgütleriyle ilişkilendirmektedir.[vi] Diğer yandan Kyari Mohammed, Adam Higazi, Marc- Antonie Pérouse, Brandon Kendhammer ve Alex Thurston gibi isimler ise örgütün kuruluşunda küresel ölçekli dinî motifli terörist unsurlardan ziyade Nijerya’daki iç dinamiklerin etkili olduğunu savunmaktadır.[vii] Esasında her iki görüş de yanlış değildir. Süreç içerisinde Boko Haram ile ilgili gelişmeler incelendiği zaman örgütün ortaya çıkmasında, toplumun belli bir kesiminin radikalleşmesinde Nijerya’daki bağımsızlık sonrası devlet inşasının başarısızlığa uğraması etkili olmuştur. Diğer yandan da Nijerya’daki bu dinamiklerin farkında olan küresel terör örgütleri de süreç içerisinde, içeride radikalleşen kesimle ilişkiler geliştirerek örgütün kurumsal yapısını, ideolojisini ve modus operandisini etkilemiştir. Nitekim örgütün 2002 yılında Muhammed Yusuf tarafından kurulması sonrasında ikinci lider Ebubekir Şekau’nun şiddet yönelik aşırı tutumu ve El Kaide ile DAEŞ’in bu anlaşmazlıklara müdahil olmasıyla örgüt içinde farklı hizipler oluşmuştur. 2012-2016 yılları arasında meydana gelen gelişmeler bağlamında Boko Haram olarak tanınan terör örgütü aslında şu üç alt gruptan oluşmaktadır:
-Boko Haram Terör Örgütünün Üç Hizbi-
Şekil 1. Şekil içeriği yazar tarafından oluşturulmuştur.
Yukarıdaki şekilde de gösterildiği üzere Boko Haram 2012 yılında ilk büyük kırılmayı yaşamıştır. Bu dönemde Şekau liderliğindeki Boko Haram, kendilerinden olmayan Müslümanlara, gayrimüslimlere yönelik kadın, çocuk ve yaşlı ayırt etmeksizin yoğun şiddet uygulamaktaydı. Örgütün lider komutasındaki bazı isimler Şekau’nun bu vahşi uygulamalarının orta ve uzun vadede sahip oldukları toplum desteğini olumsuz etkileyeceğini düşünmekteydi. Sık sık El Kaide liderlerine Şekau’nun aşırı tekfirci ideolojisi ve acımasız saldırılarından şikayetlerini dile getirdikleri mektuplar yazan bu liderler 2012’de JAS’tan ayrılarak Halid el Barnawi liderliğinde Ansaru’yu kurmuşlardır.[viii] El Kaide ile yakın ilişkilere sahip Ansaru, 2013-2016 Nijerya ve çevresinde etkili olmuştur. El Kaide’den aldığı destekle Halid el Barnawi, halkın kalbini ve aklını kazanmak için Nijerya’nın kuzeyinde devletin sağlayamadığı istihdam ve alt yapı olanaklarını sunmaya çalışmıştır. Ayrıca, eylemlerde sivil Müslüman halkın can ve mal güvenliği gözetilmeye çalışılmıştır. Ancak 2016’da Halid el Barnawi’nin yakalanması sonrasında oluşum zayıflamaya başlamıştır.
Boko haram nezdindeki ikinci büyük kırılma Ağustos 2016’da meydana gelmiştir. Bu kırılmaya giden süreç 7 Mart 2015’te Şekau liderliğindeki JAS grubunun DAEŞ lideri Bağdadi’ye bağlığını açıklamasıyla başlamıştır. Bu süreçte Şekau, DAEŞ’ten medya ve operasyonel alanlarda çeşitli destekler almıştır.[ix] Böylece JAS, “Islamic State West Africa Province- ISWAP” (İslam Devleti Batı Afrika Eyaleti) adıyla anılmaya başlanmıştır. Ancak DAEŞ’e bağlanması sonrasında Şekau kendi bağımsız söylem ve eylemlerine devam etmiştir. Bilhassa Şekau’nun aşırıcı tekfirci uygulamaları ve şiddet uygulamaları, örgüt liderlerinden Mamman Nur ve Muhammed Yusuf’un oğlu Ebu Musab el Barnawi gibi isimlerde ve DAEŞ yönetiminde büyük hoşnutsuzluklara neden olmuştur. Bu gelişmeler neticesinde DAEŞ yönetimi ISWAP liderliğine Şekau yerine Ebu Musab el Barnawi’yi göreve getirmiştir. DAEŞ’in bu kararına tepki gösteren Şekau ise beraberindeki militanlarla beraber Borno’nun kuzeyine geçerek yeniden JAS çatısı altında eylemlerine devam etmiştir.[x]
Sonuç olarak, Boko Haram birbirinden farklı hizipler (JAS, ISWAP ve Ansaru) ve onların alt kademelerinden oluşan oldukça girift bir terör örgütü haline gelmiştir. Oluşumlar arasında komutan ve militan geçişleri sıklıkla yaşandığından örgütsel yapı oldukça muğlaklaşmıştır. Bu hizipler arasındaki yoğun rekabet ortamı Nijerya ve çevresinde çok sayıda çatışmanın çıkmasına neden olmuştur.
Güncel Gelişmelerin Boko Haram’a Etkisi:
2020’den beri Mali, Çad, Gine, Burkina Faso ve Nijer’de peşi sıra yaşanan askeri darbeler sonrası Batı Afrika bölgesinde siyasi ve askeri yapılarda yaşanan krizler birçok terör ve suç örgütüne geniş manevra alanları yaratmıştır. Bu konuda ECOWAS’ın yaptığı açıklamalarına göre 2023’ün ilk altı ayında Batı Afrika’da terör örgütlerinin gerçekleştirdiği 1800’den fazla terör saldırısında en az 4600 kişi yaşamını yitirmiştir.[xi]
Özellikle Nijer darbesi sonrasındaki bölgedeki kaos hali Boko Haram ile bölgede etkili olan ISWAP, ISSP[xii] ve JNIM gibi diğer terör örgütlerinin eylemlerinde bir artış gözlenmiştir. Bu artışta çeşitli unsurlar etkili olmuştur. İlk olarak bölgedeki siyasi kaosun bu terör örgütlerine uygun bir atmosfer yarattığı söylenebilir. Bilindiği üzere Nijer’deki askeri darbe, bölgede etkisi giderek azalan ABD ve Fransa nezdinde büyük endişe yaratmıştır. Batılı aktörlerle sıkı ilişkilere sahip olan ECOWAS ve dönem başkanlığını yürüten Nijerya da benzer endişelerle Nijer’deki cunta rejimine anayasal düzene geri dönmesi çağrısında bulunmuş, aksi halde askeri bir müdahale olasılığını gündeme getirmiştir. Nijerya Devlet Başkanı Bola A. Tinubu’nun bu çıkışı hem Nijer hem de Mali ve Burkina Faso’daki cunta rejimlerinin sert tepkisine neden olmuştur.[xiii] ECOWAS üyelikleri de askıya alınan bu ülkeler daha sonra siyasi ve askeri alanda iş birliklerini güçlendirmeyi amaçladıkları “Sahel Devletleri İttifakını” (AES) kurmuşlardır.[xiv] AES üye ülkeleri, Batı ve ECOWAS karşısında son yıllarda Afrika’da varlığını artırmaya çalışan Rusya ve İran ile iş birliklerini artırmaya da çalışmıştır. Bu iki aktörün bölgede terörle mücadeleye sağlayacağı katkı konusunda uluslararası toplumda büyük endişeler mevcuttur. Nitekim son yıllarda Rusya’nın Afrika’da Wagner Grup gibi özel askeri şirketler aracılığıyla geliştirdiği savunma anlaşmaları son derece etkili olmuştur. Ancak kısa süre içerisinde bu Rus askeri oluşumları sivil halka karşı hukuka ve insan haklarına aykırı faaliyetleriyle gündeme gelmiş ve ayrıca terör örgütlerine yönelik beklenen etkiyi gösterememiştir. Nijer’in son dönemde İran ile savunma alanında iş birliğine yönelmesi de benzer şekilde endişeler yaratmaktadır. Keza Nijerya’da 1970’lerin sonunda İbrahim Zakzaki liderliğinde kurulan Şii radikal bir oluşum olan “Nijerya İslami Hareketi” İran tarafından desteklenmiştir. Bu hareket hala Nijerya ulusal güvenliğine bir tehdit olarak değerlendirilmektedir.[xv] Nijer’in İran ile savunma iş birliği temelinde ilişkilerini geliştirmesi sonrası süreçler Boko Haram’ı kontrol altına almak bir yana yeni Şii radikal oluşumların doğmasına da neden olabilir.
Son dönemde Boko Haram’ın lehine olarak değerlendirilecek olan bir diğer gelişme de Nijer ve Nijerya arasındaki sınırın darbe sonrasında kapatılmasıdır. Bu sınırın kapatılması özellikle Nijerya’nın kuzeydoğusunda bulunan yedi eyalette tarım ve hayvancılıkla geçinip, ürünlerini Nijer sınırından pazarlara ulaştıran yerel halkı ekonomik olarak bir darboğaza sokmuştur. Hatırlanacağı üzere Boko Haram geçmişte geçim kaynaklarını kaybeden ve istihdam edilemeyen birçok kişiyi çeşitli ekonomik vaatlerle örgüt bünyesine dahil etmiştir. Bu nedenle darbe sonrası bölgede yaşanan ekonomik kriz Boko Haram’ın yeni üyeler kazanmasına neden olabilecektir. Diğer yandan sınırlara alternatif olarak bu bölgedeki bireylerin yeni kaçakçılık yolları üzerinden ticari faaliyetlerini sürdürmeye çalışmaktadır. Bu kaçakçılık serüveni Kuzeydoğu Nijerya’daki bireyleri bölgedeki suç örgütleri ve Boko Haram gibi oluşumlarla zorunlu olarak iş birliği yapmasına da neden olmaktadır.[xvi]
Batı Afrika’da son yıllarda artan El Kaide ve DAEŞ rekabeti de Boko Haram’ın etkisini artırmaktadır. 2016’da koalisyon güçleri karşısında Irak ve Suriye’de DAEŞ’in zayıflaması sonrasında Ebu Bekir el- Bağdadi, örgütün Afrika’da genişlemesine ilişkin bir mesaj yayınlamıştı.[xvii] Zaten bu tarihten önce kıtadaki bazı yerel terör oluşumları güçlerini artırmak için Bağdadi’ye bağlılık sözü vermişlerdi. Bu durum DAEŞ’in kıtada kolayca yapılanmasına olanak tanımıştır. Nitekim örgütün etkisinin bölgede hızla artmasının ardından, 2022 yazında al-Naba yayın organında Afrika’nın DAEŞ’in halifeliğini yeniden tesis edilebilecek bir alan olduğundan bahsedilmektedir.[xviii]
Ancak Afrika’da DAEŞ’in varlığını arttırması bölgede uzun süredir var olan El Kaide’ye bağlı terör oluşumlarıyla derin bir rekabetin doğmasına da neden olmuştur. Bu rekabet ortamında DAEŞ’e bağlı ISWAP ve ISSP oluşumları El Kaide’ye bağlı JNIM ile sık sık çatışmalara girmektedir. Diğer yandan Bakura Doron liderliğindeki JAS hizbi de bu iki örgüt arasındaki çatışmaları fırsat bilerek, gücü aşınan bu oluşumların kontrol ettiği alanları ele geçirmeye çalışmaktadır. Öyle ki Kasım 2021’de JAS hizbi, Shuwaram yakınlarındaki ISWAP kamplarına saldırarak en az 180 militanı öldürmüş ve kontrol ettiği bölgeleri ele geçirmiştir. ISWAP’ın verdiği en büyük kayıp olarak görülen bu saldırı sonrasında ISWAP’taki yerel komutanlar nezdinde huzursuzluk baş göstermiştir. Örneğin, Buduma etnik grubundan Kaila olarak tanınan Mikhail Usman adlı önemli bir lider ISWAP’tan ayrılıp JAS cephesine geçmiştir. Bu komutanların ISWAP’tan uzaklaşmasındaki yegâne neden örgütün JAS karşısında gücünü kaybetmesi değildir. Yerel etnik grupların mensubu olan bu terörist liderler, DAEŞ’teki yabancı komutanların boyunduruğu altında olmaktan da rahatsızlık duymaya başlamıştır.[xix]
Sonuç
2020’lerin başından beri Batı Afrika ülkelerindeki siyasi yapılardaki çalkantılı durum terörle mücadele çalışmalarını büyük bir çıkmaza sokmuştur. Mali, Nijer ve Burkina Faso’da iktidara gelen askeri rejimler, uzun yıllardır terörle mücadelede iş birliği yaptıkları ABD ve Fransa ile ilişkilerini kesip Rusya ve İran gibi yeni aktörlerle yeni iş birliklerine yönelmiştir. AB ile de EUCAP ve EUMPM gibi güvenlik anlaşmaları iptal edilmiştir. Diğer yandan Batı Afrika’nın en önemli siyasi yapısı olarak bilinen ECOWAS bünyesindeki kırılma ve AES’in kurulması bölgede önemli bir bloklaşmayı yaratmıştır. Bu bloklaşma ve her bir bloğun farklı dış aktörlerle geliştirdiği ilişkiler terörle mücadelede kararlı bir bölgesel stratejinin yaratılmasını engellemektedir. Ayrıca, Batılı aktörlerin terörle mücadeledeki başarısızlığından yakınan ve yeni stratejiler geliştireceklerini açıklayan AES ülkelerinin yıllık toplamda 60 milyar dolardan az olan ekonomik kaynakları etkili bir mücadele için yeterli değildir.[xx] Bu ülkelerin Rusya ve İran ile gerçekleştirmeyi planladıkları güvenlik iş birliklerinin geleceği hakkında şüpheler mevcuttur.
Neticede, Batı Afrika’daki siyasi ve ekonomik istikrarsızlık, güvenlik politikalarının belirsizliği, küresel ve bölgesel aktörlerin rekabetinin yarattığı gerilim ve bölgede küresel terör oluşumlarının giderek artan etkisi Boko Haram terörünü besleyen unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Örgüt, siyasi boşlukları ve güvenlik açıklarını kullanarak faaliyetlerini genişletebilir. Bölgedeki yeni güvenlik iş birliklerinin ve stratejilerin etkisizliği, Boko Haram’ın faaliyet alanını ve nüfuzunu artırma potansiyeline sahiptir. Ayrıca, örgütün küresel terör ağlarıyla olan bağlarını güçlendirmesi, bölgedeki istikrarı daha da tehlikeye sokabilir. Dolayısıyla, Batı Afrika’da Boko Haram’ın etkisinin azalması, bölgesel ve uluslararası aktörlerin daha uyumlu ve kapsamlı stratejiler geliştirmelerine bağlı olacaktır.
___________________________________________________________________________________________________________________________________________________
[i] Jacob Zenn, "Boko Haram’s Beginnings: Guantánamo Detainee Assessment Revelations on Diaspora Nigerian Jihadists in Saudi Arabia." The Journal of the Middle East and Africa 13.3 (2022): 265-294.
[ii] Bu örgüt Somali ve çevresinde etkili olan Al Shabaab terör örgütüyle karıştırılmamalıdır.
[iii] Beatrice E. Awortu, "Boko Haram insurgency and the underdevelopment of Nigeria", Research on Humanities and Social Sciences, 5.6 (2015): 213-220.
[iv] Rotimi T. Suberu, "Religion and institutions: Federalism and the management of conflicts over Sharia in Nigeria." Journal of International Development 21.4 (2009): 547-560.
[v] Adam Higazi ve Florence Brisset-Foucault, "Les origines et la transformation de l’insurrection de Boko Haram dans le nord du Nigeria", Politique africaine, 2 (2013): 137-164.
[vi] Jacob Zenn, "Demystifying al-Qaida in Nigeria: Cases from Boko Haram’s founding, launch of Jihad and suicide bombings." Perspectives on terrorism, 2017, 173-189.
[vii] Adam Higazi vd"A Response to Jacob Zenn on Boko Haram and al-Qa ‘ida." Perspectives on Terrorism 12.2 (2018): 203-213
[viii] Jacob Zenn, "Boko Haram's conquest for the Caliphate: how Al Qaeda helped Islamic State acquire territory." Studies in Conflict & Terrorism 43.2 (2020): 89-122.
[ix] Mukhtar Bello, "The terror campaign of Boko Haram: Its transformation and challenges to Nigeria’s security." Golden Ratio of Social Science and Education 1.2, 2021, s: 85-94.
[x] Jacob Zenn ve Zacharias Pieri, "Boko Haram", Routledge, 2018, s: 278-291.
[xi] “Over 1,800 ‘terrorist attacks’ in West Africa in 2023: ECOWAS”, AL Jazeera, 26 Temmuz 2023, https://www.aljazeera.com/news/2023/7/26/over-1800-terrorist-attacks-in-west-africa-in-2023-ecowas
[xii] Daha önce “DAEŞ Büyük Sahra Vilayeti” (Islamic State in the Greater Sahara-ISGS )olarak bilinen, ancak daha sonra “DAEŞ Sahel Vilayeti” (Islamic State – Sahel Province (ISSP) adını alan örgüt.
[xiii] “Nigeria's President Tinubu faces backlash over military intervention in Niger”, BBC, 8 Ağustos 2023, https://www.bbc.com/news/world-africa-66430113
[xiv] “Mali, Burkina Faso et Niger finalisent l’Alliance des États du Sahel”, Jeune Afrique, 18 Mayıs 2024, https://www.jeuneafrique.com/1569570/politique/mali-burkina-faso-et-niger-finalisent-lalliance-des-etats-du-sahel/
[xv] Ely Karmon, “The Iran Hezbollah Strategic And Terrorist Threat To Africa”, Journal of Counterterrorism & Homeland Security International 18.3 (2012).
[xvi] “ECOWAS, Nigeria and the Niger Coup Sanctions: Time to Recalibrate”, International Crisis Group, https://www.crisisgroup.org/africa/sahel/niger/ecowas-nigeria-and-niger-coup-sanctions-time-recalibrate
[xvii] Joseph Siegle, “ISIS in Africa: Implications from Syria and Iraq”, https://africacenter.org/wp-content/uploads/2017/03/ISIS-in-Africa-Implications-from-Syria-and-Iraq-Joseph-Siegle.pdf
[xviii] “As terrorists claim new ground, an African strategy is vital”, Institute for Security Studies, 31 Ekim 2022, https://issafrica.org/iss-today/as-terrorists-claim-new-ground-an-african-strategy-is-vital
[xix] Malik Samuel, “Boko Haram factional violence worries Islamic State”, Institute for Security Studies, 25 Nisan 2024, https://issafrica.org/iss-today/boko-haram-factional-violence-worries-islamic-state
[xx] Sizo Nkala, “Ecowas security plan success depends on mending broken relations”, 14 Temmuz 2024, https://theafrican.co.za/politics/ecowas-security-plan-success-depends-on-mending-broken-relations-0e420ab5-5ae5-4910-b9e6-ef544c92dbf6/
Dr.
Lisans ve Yüksek Lisansını Uluslararası İlişkiler alanında Akdeniz Üniversitesinde tamamlayan Yıldırım Çinar, Yüksek Lisans tez aşamasında Fransa’da Institut D’etudes Politique de Rennes’de bulundu. Doktora derecesini ise Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden aldı. Doktora tezinin başlığı “Sahraaltı Af... [Profili gör]
Latife Sümeyye Uslu Cönger
25/12/2024
Özcan Güngör
02/12/2024
Hilmi Demir
01/12/2024
Hilmi Demir
08/11/2024
Özcan Güngör
27/09/2024