Uluslararası Radikalizm Gözlemevi
+905534025560info@urad.com.tr06560, Söğütözü Cad. No:43 Ankara, Turkiye
DEAŞ’in süreli yayını en-Nebe Dergisinin son sayısı olan 61. Sayıda DEAŞ Azerbaycan’ın kuzeyindeki ormanlardan birinde çıkan şiddetli çatışmalarda sekiz Azerbaycan askerinin öldürüldüğü veya yaralandığını iddia etti. Ayrıntılara göre, DEAŞ Azerbaycan'ın kuzeyindeki Gusar bölgesinde bir ormanda DEAŞ teröristlerinin mevziisine yaklaşan Azeri polisine ait bir gurubu öldürdüğünü duyurdu. Çatışmalarda birkaç teröristin öldüğü de kabul edildi. Harold Chambers'ın tweet dizisine göre, bu olayın muhtemelen 4 Eylül'de gerçekleştiğini, ancak olayla ilgili bilgilerin daha sonra basına sızdığını iddia etti.[i]
Gusar reyonu Azerbaycan’ın Kuzeyinde Rusya ile Dağıstan’a sınır bir bölgedir. Aynı zamanda nüfusun %95’i Lezkiler’den oluşur. Azerbaycan'da ilk Vehhabi-Selefi fikirleri de ülkenin kuzey kesiminde yaşayan ve Sünni İslam'ın geleneksel takipçileri olan etnik Lezkiler ve bunlarla akraba olan Dağıstanlılar arasından yayılmıştır. Bu bölgelerde ayrılıkçı tutumların İslami fikirlerle birleştiğini ve bunun Azerbaycan ve Dağıstan’ın sınır bölgelerinde Lezgi İslam Devleti kurma fikrinin ilan edilmesiyle sonuçlandığını biliyoruz.[ii] Dolayısıyla bölgenin hem Selefi radikal fikirlerle hem de DEAŞ ile tanışması oldukça eskidir aslında.
Bu bölge aynı zamanda Kusar ve Gubai ilçeleriyle sınır komşusu olan Dağıstan'da, "Orman Kardeşler" adı verilen Selefi (veya Vahhabi) bir guruba da ev sahipliği yapmıştı. Orman Kardeşleri” grubu Kuzey Kafkasya kökenlidir ve Çeçenler, Afgan-Araplar, Dağıstanlılar ve Azerbaycanlıları içerir. Çoğunlukla Dağıstan'ın kuzey bölgelerinde ve Azerbaycan'ın güneyinde faaliyet göstermiştir. Selefilik Azerbaycan'da ilk kez Sovyetler Birliği'nin son yıllarında Orta Doğu'dan ülkeye gelen çeşitli İslami hayır kurumları ve misyonerler aracılığıyla girmiştir. David Lonardo’nun verdiği bilgilere göre, Ebu Ömer Sulim el-Gazzi adında Filistinli bir Selefi ilahiyatçının Azerbaycan'ın tam bağımsızlığını kazanmasından beş yıl önce, 1986 yılında Azerbaycan'a gelmiştir. El-Gazzi, Kuveytli bir hayır kurumundan topladığı parayla Bakü'de Ebu Bekir Camii olarak bilinen ülkenin en tanınmış Selefi camisinin inşasına yardım etmiş ve caminin ilk imamı olarak görev yapmıştır.1990'ların başında Mısırlı bir kuruluş olan İslami Enformasyon Merkezi, "eski SSCB'nin tüm Müslüman cumhuriyetlerine enformasyon hizmeti sağlamak için" Bakü'de bir şube açmıştır.[iii]
1995 yılında Mısırlı İbrahim Eidarous'un Bakü'de Mısır İslami Cihadı'nın (EIJ) küçük bir hücresini kurduğu iddia edilmektedir. Hatta şu anda El-Kaide lideri olan ve daha sonra EIJ’nin lideri olan Ayman Al-Zavahiri'nin 1996 yılında Rusya-Azerbaycan sınırında sahtebir isimle tutuklandığında Kuzey Kafkasya'ya giderken Azerbaycan'dan geçtiği iddia edilir. Usame bin Ladin'in 11 Eylül'den sonra yayınlanan raporlarına göre 1996 ve 1998 yılları arasında Afganistan'dan Bakü'ye 60 telefon görüşmesi yaptığı bildirilmiştir.
2000'li yılların ortalarından önce Kuzey Kafkasyalı isyancı gruplar Azerbaycan'ı Kuzey Kafkasya'daki faaliyetlerini desteklemek için lojistik üs olarak kullanıyordu ve Bakü'nün kuzeyindeki sanayi şehri Sumqayit özel bir öneme sahipti. 2007 yılında Azerbaycan polisi Suudi vatandaşı Nailem Abdul Kerim el-Bedevi (nam-ı diğer Ebu Cafer) ile birlikte 2007 yılları arasında Azerbaycan ve Kuzey Kafkasya arasında birçok kez seyahat etmiş ve Sumqayit'teki evinde büyük bir silah zulası bulunmuştur. Ebu Cafer grubunun Dağıstan'ın güneyinde bulunan ve "Orman Kardeşleri" olarak da bilinen Derbent Cemaati ile bağlantılı olduğu bildirilmiştir.[iv]
Suriye’de ortaya Çıkan Dağıstanlı Savaşçılar
2010'ların başına kadar Kuzey Kafkasya'daki isyan, Azerbaycan'daki cihatçı faaliyetlerinve sempatinin en güçlü itici gücü olmuştur. Kuzey Kafkasyalılar, özellikle de Çeçenler, Suriye'de ilk kez 2011'in sonlarında ortaya çıkmaya başlar. Ancak 2012'nin sonlarında ve ortalarında bu kişiler isyanda çok daha büyük bir rol oynadıkları gözlemlenir. Oluşan ilk büyük grup, 2012 ortalarında Kata'ib Muhajireen veya Muhacirin Tugayları (KM) idi. Gürcü Kist Tarkhan Batirashvili (diğer adıyla Ömer el-Şişani) liderliğindeki Muhacirin Tugayı diğer bazı yabancı savaşçı tugaylarıyla bir araya gelerek Ceyş el-Muharicin vel Ensar'ı (JMA, Göçmenler veYardım Edenler Ordusu) oluşturdu. Suriye iç savaşında Orta Asyalıların gelmesinde oldukça etkili oldu.
Bu süreçte David Lonardo’nun oldukça detaylı biçimde ele aldığı gibi Azerice YouTube ve sosyal medya sayfaları da Suriye'deki çatışmanın keskinleştirdiği bir odaklanma ile mezhepsel meselelerin tartışıldığı çevrimiçi forumlar olarak ortaya çıktı. Buna örnek olarak 2012'nin sonlarında aynı yöneticiler tarafından kurulan Selef01 ve Selef Eqidesi ("Selefi Yolu") sayfaları gösterilebilir. Selef01, Qamet Suleymanov ve Rashad Humbatov gibi Azerbaycan'ın önemli Selefi figürlerini itibarsızlaştırmaya yönelik videolara odaklanmış ve Halis Bayancuk (diğer adıyla Ebu Hanzala) ve Ahmet Kalkan gibi Türk Selefi figürlerin derslerine ağırlık vermiştir. DEAŞ'in 2014 yazında Halifeliğin kurulduğunu ilan etmesiyle birlikte adresinde DEAŞ yanlısı birçok yerli figür ortaya çıktı. Selef Eqidesi kapatıldığında, yöneticileri yeni, güçlü bir şekilde Suudi Arabistan karşıtı ve açıkça IŞİD yanlısı bir sayfa kurdu. Bu sayfa Bayancuk'a destek vermeye devam etti. İzleyici kitlesi 50,000'in üzerinde aboneye ulaştı; yöneticileri izleyicilerin DEAŞ ve teolojisi hakkındaki sorularını yanıtlamak için bir ask.fm sayfası kullanmaya başladı.
2015 yılında DEAŞ'in resmi medya organı El-Hayat, Darul Hilafe ve çevrimiçi dergisi Konstantiniyye'ye özel bir web sitesi/sosyal medya varlığı kurarak resmi bir Türkçe propaganda hamlesi başlatmıştır. Bundan önce birkaç yıl boyunca Takva Haber adlı Türkçe internet sitesi DEAŞ ve selefi Irak İslam Devleti hakkında sempatik haberler yapmıştır. Kendi yayınladığı rakamlara göre Takva Haber, Türkiye'nin ardından en çok ikinci hitini Azerbaycan'dan almıştır. Bu gösteriyor ki DEAŞ’in Türkçe propaganda materyalleri ve Türkiye’deki Selefi yayınlar Azerbaycan tarafından da ciddi biçimde takip edilmektedir. 2012-2017 yılları arasında 900'den fazla Azeri Suriye çatışmasında yabancı savaşçı oldu.[v]
IŞID-Horasan ile Alevlenen Ateş
2019 yılında Ebu İbrahim el-Haşimi el-Kureyş'e biat eden bir grup Azerbaycanlının fotoğrafı basına yansıdı.
Bu grubun varlığına rağmen 2023’e kadar gördüğümüz birkaç tutuklama hariç Azerbaycan’da ciddi bir DEAŞ hareketliliği olmadı.[vi]2023’ten itibaren DEAŞ-Horasan’ın dış operasyonlara doğru genişlemesiyle birlikte hem DEAŞ’in Azerbaycan Türkçesiyle propagandaya önem verdiğine hem de küresel ağlarda Azerbaycan kökenli DEAŞ’li ağlara rastlamaya başlıyoruz. İlk olarak DEAŞ-Horasan Al-Azaim medya dış propaganda üreticileriyle iş birliğini genişletti ve I'lam Foundation adlı arşiv ve çeviri platformu kurdu. Daha sonra Fursan al-Tarjuma şemsiyesi altında on altı çeviri grubunu oluşturdu ve buna Özbekçe, Tacikçe, Rusça gibi Orta Asya Türk Dünyasını da ekledi.[vii]El-Azaim Vakfı'nın Özbek, Azeri ve Tacik kanallarındaki propagandasının büyük kısmı ses dosyaları, videolar ve bazen de kitaplardan oluşurken, medya ürünlerinde ele alınan konular birbirinden farklılık oluşturur. Təmkin Medya özellikle Azerbeycan dilinde Telegram kanalında çok fazla materyal yayınlamaktadır. Ayrıca YouTube kanalında da Resad Humbetov ve Mənsur Cəlilov gibi vaizler Quran Sünnə İcma ve ixlasla gibi Sələfilik kanalları etkili biçimde yayın yapmaktadırlar.
Bununla birlikte Orta Asya kökenli ve Azerbaycan kökenli ağa ilişkin Türkiye’de 2023 yılında Takva Grubu’na yönelik operasyonu burada anmak doğru olacaktır. İstanbul merkezli 3 ilde DEAŞ’a yönelik gerçekleştirilen operasyonda, örgüte yakınlığıyla bilinen ‘Takva Grubu’ mensuplarına yönelik olduğu bildirildi. Gözaltına alınanlar arasında Kazakistan, Rusya ve Azerbaycan kökenlilerin de olduğu 12 şüpheli tutuklandı.[viii] Yine aynı zamanda İstanbul Emniyet Müdürlüğü, 2024 6 Şubat'ta İstanbul'da yaşayan 11 IŞİD şüphelisini, IŞİD'e finans sağladığı gerekçesiyle gözaltına aldı. Bunlardan 11'i Rusya uyruklu, 4'ü Özbekistanlı, 1'i Kırgızistanlı, 1'i Azerbaycanlı ve 1'i Sudanlı oldu basına yansıdı.[ix]DEAŞ-Horasan küresel ağlarını genişletirken Orta Asya’ya özellikle önem verdiğini söyleyebiliriz. Öyle ki Türkiye ve Avrupa’ya yönelik tehditlerinde bile Orta Asya kökenliler göze çarpmaya başladı.
Aynı süreçte DEAŞ’in Rusya’ya yönelik tehditlerinde de bir artış göze çarpmaktadır. Rusya'nın Dağıstan bölgesinde silahlı kişilerin bir sinagog, kilise ve polis karakoluna düzenlediği saldırıda en az 20 kişi hayatını kaybetti. Dağıstan İçişleri Bakanlığı, 23 Haziran Pazar günü yerel saatle 18.00 sularında (GMT15.00), bazı saldırganların Derbent kentindeki bir sinagoga ve bir Ortodoks kilisesine otomatik silahlarla saldırdığını bildirdi. İçişleri Bakanlığı, silahlı kişilerin aynı anda Dağıstan'ın başkenti Mahaçkale'de Derbent'in yaklaşık 125 kilometre (75 mil) kuzeyindeki bir trafik polisi karakoluna saldırdığını bildirdi. Bu bölgenin Azerbaycan Gusar reyonuna yakın bir bölge olduğu dikkate alınırsa muhtemelen saldırının Dağıstan ve Kuzey Azerbaycan hattındaki ağlarca gerçekleştirildiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Saldırıda yerel Selefi gruplara bağlı teröristlerin öne çıkması da yorumlarımızı güçlendiriyor.
Dolayısıyla her iki bölgedeki saldırı aslında yaklaşık 30 yıldır var olan ve uyuyan bir fay hattında gerçekleşti. Bu bizim sık sık görmeye alışık olduğumuz bir manzaradır. DEAŞ’in saldırıları genel olarak ilk cihatçı mirasın izlerini takip eder. Radikal Selefiliğin ağları örgütler değişse de silahlı propagandayı devam ettirir. Son zamanlarda Azerbaycan’a yönelik artan DEAŞ-Horasan ve Selefilik propagandaları buralardaki geçmiş mirası yeniden canlandırmış olabilir. Azerbaycan her ne kadar içeride teröre karşı sıkı güvenlik önlemleri alsa da medya ve internet üzerinden gerçekleşen dolaşımı ve ağları engellemek mümkün değildir. Bunlara karşı yapılması gereken daha çok karşı-söylem üretme ve ideolojik mücadeledir. Orta Asya ülkeleri maalesef DEAŞ ile daha fazla güvenlikçi politikalarla mücadeleyi tercih ediyorlar. Bu da maalesef ciddi anlamda zaaf oluşturmaya devam ediyor. Ayrıca Azerbaycan’ın sahip olduğu enerji kaynakları ve enerji hatlarının jeostratejik önemi onu DEAŞ’in tehdidi haline getirdiğini unutmayalım. DEAŞ-Horasan’ın Orta Koridor olarak adlandırılan enerji yollarının üzerine doğru yayılmayı hedeflediğini unutmayalım. Bu açıdan Orta Asya’da Azerbaycan ve Özbekistan DEAŞ’in tehdidi altındadır.
_______________________________________________
[i] https://x.com/chambersharold8/status/1838298966875689340.
[ii] Giorgi Omsarashvili , Salafism in Azerbaijan, Philosophy Study, January 2018, Vol. 8, No. 1, 29-33
doi: 10.17265/2159-5313/2018.01.005.
[iii] David Lonardo, The Islamic State and the connections to historical networks of Jihadism in Azerbaijan, Caucasus Survey, 2016 Vol. 4, No. 3, 239–260.
[v]https://www.meydan.tv/en/article/state-security-officer-more-than-900-azerbaijanis-in-the-ranks-of-isis/.
[vi]https://www.azernews.az/nation/213425.html; https://azertag.az/xeber/qanunsuz_silahli_birlesmelerin_fealiyyetinde_istirak_eden_sexsler_hebs_olunublar-1775881; https://report.az/ru/proisshestviya/sgb-arestovany-buhgalter-igil-i-ego-brat/.
[vii]https://gnet-research.org/2024/06/27/iskps-latest-campaign-expanded-propaganda-and-external-operations/.
[viii]https://www.bursayadairhersey.com/takva-grubu-mensuplarina-operasyon-kilit-isimler-yakalandi/.
[ix]https://thediplomat.com/2024/04/islamic-state-khorasans-westward-network-expansion-into-iran-turkey-and-europe/.
Prof. Dr.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 2001 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kelam Anabilim dalında doktorasını tamamladı. 2002-2003 yılları arasında Kırgızistan OŞ Devlet Üniversitesi’nde çalıştı. 2009 yılında doçent oldu. 2014 Yılında Hitit Üniversitesi Kelam ABD Profesör olarak ... [Profili gör]
Hilmi Demir
08/11/2024
Özcan Güngör
27/09/2024
Hilmi Demir
25/09/2024
Özcan Güngör
11/09/2024
Hilmi Demir
05/09/2024