Uluslararası Radikalizm Gözlemevi
+905534025560
info@urad.com.tr
06560, Söğütözü Cad. No:43 Ankara, Turkiye

Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan arasındaki ilişkiler, son yıllarda hem bölgesel hem de küresel jeopolitikte önemi giderek artan stratejik bir ortaklığa dönüşmüştür. Bu üç kardeş ülke egemenlik, toprak bütünlüğü ve adalet konularında daima birbirlerinin yanında olmuşlardır. Özellikle 2020 Karabağ Zaferi'nin Bakü'de kutlandığı törende Türkiye ve Pakistan liderlerinin/temsilcilerinin bulunması ve Pakistan askerlerinin ilk kez Azatlık Meydanı'ndaki geçit törenine katılması, bu üçlü birliğin somut bir göstergesi olmuştur. Devlet başkanlarının yan yana verdiği resimler ve mesajlar, artan iş birliği ve yakınlaşma stratejilerinin simgesidir. Bu makale, söz konusu üçlü ilişkinin stratejik önemini, Pakistan’ın Asya’ya ve Orta Asya’ya yönelik politik duruşunu ve Azerbaycan’ın bu dinamik içindeki kilit rolünü detaylıca inceleyecektir.
Türkiye-Azerbaycan-Pakistan İlişkisinin Stratejik Önemi
Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan arasındaki üçlü iş birliği, sadece güvenlik merkezli olmanın ötesinde, eğitim, kültür, turizm ve en önemlisi savunma sanayii gibi alanlarda da derinleşmektedir. Bu yakınlaşma, Akdeniz’den Güneydoğu Asya’ya uzanan geniş bir coğrafyada üç devletin de etkinliğini artırmaktadır.
Bakü Güvenlik ve Dayanışma Vizyonu
Üçlü ilişkilerin temelini oluşturan en güçlü unsur, Karabağ savaşı ve Keşmir meselesi gibi meselelerde tekrarlanan siyasi destek ve bu desteği tamamlayan güvenlik iş birliği mesajlarıdır. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 2020’deki 44 günlük Vatan Muharebesi’nin ilk günlerinden itibaren Türkiye ve Pakistan’ın siyasi ve manevi desteği için teşekkür etmiştir. Üç ülkenin liderleri, zorluklar karşısında dayanışma ve ortak hareket kabiliyetinin geliştirilmesini bir zaruret olarak görmekte ve üçlü birliğin kurumsallaştırılması için adımlar atmaktadırlar.
• Savunma Sanayii İş Birliği: Savunma sanayii, Türkiye ve Pakistan’ın da dâhil olduğu üçlü ilişkilerin en önemli iş birliği alanlarından biridir. Türkiye’nin son yıllarda öne çıkan insansız hava araçları, zırhlı araçlar ve deniz platformları gibi ürünleri, Pakistan’ın ise hava ve kara savunma kabiliyetleri, Azerbaycan’ın yeniden silahlanma ve modernizasyon ihtiyacıyla kesişmektedir. Ortak üretim/ortak bakım tesisleri kurulmasına yönelik mutabakatlar, karşılıklı lisanslama süreçleri ve Pakistan’da üretilen belirli savunma ürünlerinin Azerbaycan’da tescil edilmesi yönündeki girişimler, bu alandaki somut adımların ilk halkalarını oluşturmaktadır.
• Terörle Mücadele ve Bölgesel Güvenlik: Üçlü zirvelerin ortak gündeminde terörle mücadele başlığı yer almakta ve bu, Avrasya’nın kesişim noktasında bulunan ülkelerin ortak güvenlik tehditlerine karşı koordineli tutum alma arayışını yansıtmaktadır. Pakistan açısından Afganistan kaynaklı radikal örgütler ve Keşmir, Türkiye ve Azerbaycan açısından da PKK bağlantılı yapılar ve Kafkasya’daki kırılgan hatlar, üç ülkenin güvenlik söylemini birbirine eklemleyen başlıca dosyalardır. Bu çerçevede yayımlanan ortak bildirilerde, birbirlerinin “terör örgütü” tanımlarına verilen açık destek ve sınır ötesi tehdit algılarının paylaşılması, üçlü güvenlik vizyonunun ana parametrelerini çizmektedir.
Ekonomik ve Bağlantısallık (Connectivity) Potansiyeli
Üçlü iş birliği, ticaret, yatırımlar, ulaştırma ve enerji gibi jeo-ekonomik alanlarda büyük bir potansiyel barındırmaktadır. Ancak bugün itibarıyla bu potansiyelin önemli bir kısmı henüz söylem düzeyinde kalmakta, sınırlı hacimli ticaret ve proje bazlı iş birlikleriyle temsil edilmektedir. Bu nedenle, ekonomik entegrasyonun gerçek derinliği ile siyasi/stratejik söylem arasındaki farkı soğukkanlı biçimde not etmek gerekir.
• Enerji ve Ulaştırma Koridorları: Coğrafi olarak önemli ulaşım koridorları üzerinde bulunan Türkiye ve Azerbaycan, Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Demiryolu gibi projelerle 2017’den itibaren bölgedeki ekonomik ve beşerî ilişkileri Hazar–Kafkasya–Anadolu hattı üzerinden artırmıştır. Azerbaycan’ın Hazar Denizi'ndeki konumu, Pakistan'ın enerji ve ticaret koridorlarını Karadeniz'e ve Avrupa'ya doğru genişletme potansiyelini teorik olarak destekler. Böylece Gadar Limanı ile BTK/TANAP hattı arasında kurulabilecek olası bağlantı, uzun vadede Orta Asya–Güney Asya–Avrupa üçgeninde yeni bir doğu-batı koridoru senaryosunu gündeme getirmektedir.
• Ekonomik Entegrasyon: Pakistan'ın Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT/ECO) kurucu üyelerinden biri olması, Azerbaycan ve Orta Asya’daki diğer Türk Cumhuriyetleri ile birlikte Batı Asya ve Orta Asya’yı kapsayan bir bölgesel pazar vizyonunu güçlendirmektedir. Bununla birlikte, “Asya ve Avrupa'yı bağlayan genişletilmiş bir Müslüman ekonomik bloğu” yaratma vizyonuna katkı sağlamaktadır.
II. Pakistan'ın Asya'ya ve Orta Asya'ya Yönelik Politik Duruşu ve Tutumu
Pakistan, coğrafi konumu itibarıyla Batı Asya, Güney Asya ve Orta Asya gibi üç önemli bölge arasında bir köprü vazifesi görmektedir. Soğuk Savaş sonrası Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nin (OAC) bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte, İslamabad açısından denize kıyısı olmayan, enerji zengini bu coğrafya dış politika vizyonunu yeniden tanımlayan bir jeopolitik sınır hattı hâline gelmiştir. Son yıllarda öne çıkan “jeo-ekonomik dönüşüm” söylemi, Pakistan'ın dış politikasını askerî ittifaklardan çok ticaret, enerji ve bağlantı projeleri üzerinden yeniden konumlandırma arzusuna işaret etmektedir. Bu çerçevede Pakistan'ın Orta Asya’ya yönelik derin ve süreklilik gösteren ilgisi, hem yapısal enerji açığı hem de transit ülke olma hedefiyle iç içe geçen stratejik ve ekonomik zorunluluklardan beslenmektedir.
Jeo-Ekonomik Zorunluluklar: Enerji ve Ticaret Koridorları
• Enerji Güvenliği: Pakistan, son yirmi yılda kronikleşen elektrik kesintileri, artan ithal enerji faturası ve iç üretim kapasitesinin sınırlılığı nedeniyle ciddi bir enerji açığıyla karşı karşıyadır. Orta Asya'nın – özellikle Türkmenistan'ın doğal gaz ve Tacikistan ile Kırgızistan'ın hidroelektrik – zengin kaynaklarına erişim, bu nedenle ulusal bir öncelik hâline gelmiştir. 1990’larda tasarlanan ve 2010’larda yeniden canlandırılan TAPI (Türkmenistan–Afganistan–Pakistan–Hindistan) doğalgaz boru hattı projesi, İslamabad’ın Orta Asya’yı enerji tedarikçisi, Pakistan’ı ise tüketici ve transit ülke olarak kurguladığı jeo-ekonomik mimarinin en görünür örneklerinden biridir.
• Transit Koridoru Olma Arzusu: Pakistan, kendisini yalnızca nihai piyasa değil, Güney Asya ve Asya-Pasifik’e yönelik enerji ve ticaret akımlarının geçtiği zorunlu güzergâh olarak tanımlamayı hedeflemektedir.
• Limanlara Erişim: Orta Asya ülkelerinin denize kıyısı olmaması, Pakistan'ın Karaçi ve Gwadar limanlarını Hint Okyanusu'na açılan en kısa ticaret rotası olarak sunma iddiasını güçlendirmektedir. Karaçi, mevcut altyapı ve kapasitesiyle hâlen ana çıkış noktası iken, son dönemde öne çıkarılan Gwadar Limanı, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nun (CPEC) kilit unsurlarından biri olarak, Batı Çin ve potansiyel olarak Orta Asya için Arap Denizi’ne en kısa erişimi sağlayacaktır. Bununla birlikte, Gwadar'ın tam kapasiteyle çalışması için gerekli kara bağlantılarının ve güvenlik koşullarının henüz istenilen seviyeye ulaşmadığını da not etmek gerekir.
Jeopolitik ve Güvenlik Kaygıları
• Hindistan'ı Dengeleme Stratejisi: Pakistan'ın dış politikasının temel eksenlerinden biri, ezeli rakibi Hindistan'ı dengeleme arayışıyla yakından ilişkilidir. Orta Asya, Hindistan'ın bu bölgedeki artan varlığını ve etkisini dengelemek veya nötralize etmek için bir alan olarak görülmektedir.
• “Stratejik Derinlik” Arayışı: Pakistan, Hindistan'dan gelebilecek bir saldırıyı absorbe etme endişesiyle, uzun yıllar Afganistan ve ötesinde bir “stratejik derinlik” arayışı içinde olmuştur. Orta Asya, bu nedenle yalnızca enerji ve ticaret alanı değil, tarihsel stratejik derinlik arayışının uzantısı olarak da okunmaktadır.
• Büyük Güçleri Dengeleme: Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD ile ittifak ilişkisi, Çin’le stratejik ortaklık ve Rusya ile temkinli yakınlaşma arasında salınan Pakistan, artan ABD–Çin rekabetini aynı anda her iki aktörle de asgari düzeyde çalışabilmenin bir fırsat penceresi olarak görmektedir. Pakistan, Orta Asya’da başta enerji ve altyapı olmak üzere geliştirilecek projelerle bu büyük güç rekabetinden dışlanmak yerine, belirli projelerde tamamlayıcı rol oynayan bir aktöre dönüşmeyi hedeflemektedir.
Pakistan'ın bölgesel “yayılma” stratejisi, ekonomik diplomasi, bağlantı projeleri (CPEC, demiryolu ve karayolu hatları) ve güvenlik iş birliğini birleştiren çok katmanlı bir yaklaşım üretmektedir. Ortak İslami kimlik vurgusu ve kültürel bağların öne çıkarılması ise, bu jeo-ekonomik hamlelerin meşruiyetini arttırma potansiyeline sahiptir. Ancak, bu stratejik hedeflere ulaşılması önündeki en büyük engeller şunlardır:
• Afganistan Faktörü: Afganistan'daki istikrarsızlık ve engebeli arazi, TAPI gibi ulaşım ve enerji projelerinin hayata geçirilmesindeki en büyük engeldir. Taliban yönetimi sonrasında güvenlik risklerinin biçimi değişmiş olsa da ortadan kalkmamıştır. Sınır aşan militan ağlar, kaçakçılık hatları ve iç siyasi belirsizlik, Pakistan’ın Orta Asya ile kurmak istediği kara koridorlarının sürdürülebilirliği konusunda soru işaretleri yaratmaya devam etmiştir. Afganistan'da asgari düzeyde istikrar ve öngörülebilirlik, Pakistan'ın Orta Asya ile kurmak istediği koridor için hayati önem taşımaktadır.
• Aşırılıkçı Gruplara Destek Çelişkisi: İstihbarat Teşkilatı'nın (ISI) geçmişte Özbekistan İslam Hareketi (IMU) gibi aşırılıkçı gruplara verdiği destek iddiaları, Orta Asya rejimlerinin Pakistan'a karşı şüpheci yaklaşmasına ve güvenlik iş birliği için Rusya, Çin ve Batı'ya yönelmesine neden olmuştur. Bu tarihsel bagaj, Pakistan’ın bugün “bölgesel istikrar ve bağlantısallık” söylemini dile getirirken inandırıcılık eşiğini yükseltmektedir.
• Bölgesel Rekabet: Pakistan, Orta Asya'da Rusya, Çin, Türkiye ve özellikle Hindistan ve İran'dan gelen yoğun bir bölgesel rekabetle karşı karşıyadır. Rusya ve Çin güvenlik ve enerji meselelerinde başat aktörler olarak konumlarını korurken, İran kara hatları ve enerji projeleri üzerinden alternatif güzergâh sunmaktadır. Hindistan ise Afganistan üzerinden Orta Asya’ya açılma hedefini tamamen terk etmiş değildir.
III. Azerbaycan'ın Türkiye-Pakistan İlişkilerindeki Önemi
Türk Cumhuriyetleri (OAC) ve özellikle Azerbaycan, Pakistan'ın Orta Asya'ya yönelik "yayılma" vizyonunda hem stratejik derinlik hem de ekonomik çeşitlilik açısından kritik bir rol oynamaktadır. Azerbaycan, Pakistan'ın geleneksel olarak odaklandığı OAC'lerin ötesinde, Türkiye ile kurduğu derin savunma ve enerji ittifakı sayesinde, Hazar Denizi üzerinden daha geniş bir Türk dünyası bağlantısı kurmasını sağlayan hayati bir ortaktır.
Türk Dünyası Bağlantısı ve İdeolojik Yakınlık: Azerbaycan, Pakistan'ın kendisini İslami/Türk bloğunun bir parçası olarak konumlandırma arzusunda ideolojik ve kültürel bir yakınlık sunmaktadır. Bakü’nün Karabağ savaşları sırasında Keşmir meselesinde Pakistan’a verdiği siyasi destek, Pakistan’ın ise Ermenistan’ı tanımaması bu ideolojik yakınlığı somut dış politika pozisyonlarına dönüştüren örneklerdir. Bu, Pakistan'a Türkiye ve diğer Türk devletleriyle (Türk Devletleri Teşkilatı - TDT gibi) daha güçlü, çok taraflı ilişkiler kurma kapısını açar. Azerbaycan'ın Hazar'daki konumu, Pakistan'ın enerji koridorlarını Karadeniz'e ve Avrupa'ya doğru genişletme potansiyelini artırmaktadır. Ankara–Bakü hattı üzerinden inşa edilen TANAP ve BTK benzeri projeler, teorik olarak Pakistan’ın da eklemlenebileceği bir altyapı omurgası sunmaktadır.
Stratejik Dengeleme Unsuru: Azerbaycan ile savunma ve stratejik bağlar, İslamabad'ın bölgesel güvenlik hesaplarına yeni bir boyut katmaktadır. Ermenistan-Hindistan ilişkilerinin varlığı göz önüne alındığında, Azerbaycan'ın Pakistan için önemi bir stratejik dengeleme unsuru olarak da ortaya çıkmaktadır. İslamabad açısından Bakü, hem Hindistan’ın Güney Kafkasya’daki açılımına karşı sembolik bir “denge” imkânı yaratmakta hem de Pakistan’ın yalnızca Güney Asya dosyalarıyla tanımlanan bir aktör olmaktan çıkıp, Türk dünyası ve Kafkasya tartışmalarında söz söyleyebilmesini mümkün kılmaktadır. Bu durum, Pakistan'ın uluslararası forumlarda ve jeopolitik meselelerde (özellikle Hindistan'a karşı) destek arayışına hem söylemsel hem de diplomatik düzeyde yardımcı olabilir.
ECO Çerçevesinde Entegrasyon: Azerbaycan, Pakistan ve Orta Asya'daki diğer Türk Cumhuriyetleri ile birlikte Ekonomik İşbirliği Teşkilatı'nın (ECO) kurucu üyelerinden biri olup, "Asya ve Avrupa'yı bağlayan genişletilmiş bir Müslüman ekonomik bloğu" yaratma vizyonuna katkıda bulunmaktadır. Ancak bu vizyonun bugün itibarıyla, özellikle Azerbaycan–Pakistan ticaret hacimleri ve yatırım akımları açısından oldukça sınırlı bir maddi karşılığı vardır. Dolayısıyla ECO, şimdilik daha çok normatif bir çerçeve ve siyasi platform işlevi görmektedir. Türkiye–Azerbaycan ikilisinin enerji ve ulaştırma projelerinde sağladığı fiili entegrasyon düzeyi, Pakistan’ın ECO içindeki rolü ile kıyaslandığında çok daha ileridedir.
Üçlü İş Birliğinde Azerbaycan'ın Konumu: Azerbaycan, Türkiye ve Pakistan arasındaki ilişkilerin güçlenmesinde, "Tek Millet, İki Devlet" (Türkiye-Azerbaycan) anlayışını "Üç Kardeş Ülke" formatına taşıyan merkezi bir halkadır. Karabağ Zaferi sonrası kurtarılan Laçın'da yapılan üçlü zirve gibi sembolik eylemler, Azerbaycan'ın bu birliğin coğrafi ve manevi merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir. Azerbaycan, Hazar üzerinden Orta Asya ile Gürcistan ve Türkiye üzerinden Avrupa ile bağlantı sağlarken, Pakistan Arap Denizi üzerinden Güney Asya, Orta Doğu ve Afrika'ya açılır. Bu, Pakistan-Türk Dünyası-Azerbaycan hattının, Avrasya'nın doğu-batı ve kuzey-güney eksenlerini birbirine bağlayan geniş bir "jeopolitik hilal" oluşturma potansiyelini artırır.
Sonuç
Türk Cumhuriyetleri ve Azerbaycan, yalnızca ortak miras açısından değil, aynı zamanda Pakistan'ın Hindistan'ı dengeleme, enerji güvenliğini sağlama ve Gwadar Limanı'nın stratejik değerini en üst düzeye çıkarma yönündeki temel jeo-ekonomik ve jeopolitik hedeflerini somutlaştırması açısından da kritik bir öneme sahiptir. Pakistan'ın Asya'daki stratejik görünümü, temel ulusal güvenlik kaygıları (Hindistan'ı dengeleme) ile acil jeo-ekonomik zorunluluklar (enerji ve ticaret koridorlarına erişim) arasındaki karmaşık etkileşimden doğmaktadır. Bu ikili baskı, Pakistan’ı hem askeri ittifaklara hem de altyapı merkezli bölgesel projelere aynı anda yatırım yapmaya itmektedir. Ülkenin stratejisi, CPEC ve Gwadar Limanı aracılığıyla Orta Asya'yı Arap Denizi'ne bağlayan ulaşım ve enerji ağları inşa etme vizyonuna dayanmaktadır. Türk Cumhuriyetleri ve Azerbaycan, bu stratejinin merkezinde yer alarak enerji, ticaret, diplomasi ve kültürel/ideolojik yakınlık boyutlarında birbirini tamamlayan halkalar oluşturmaktadır.
İleriye dönük olarak Pakistan’ın üçlü formattan gerçek bir jeo-ekonomik kaldıraç üretmesi, yalnızca dış açılımlarına değil, içeride atacağı adımlara da bağlıdır. Ekonomik çeşitlendirmeye, büyük ortaklarla (Çin, KİK ülkeleri) yürütülen ilişkilerde daha rafine bir dengeleyici diplomasiye ve en önemlisi iç kurumsal reformlara odaklanması gerekmektedir. Afganistan'daki istikrarsızlığı aşar ve Orta Asya ile karşılıklı güvene dayalı, pragmatik bir ortaklık kurabilirse, ve bu sürece Türkiye–Azerbaycan üzerinden somut projelerle bağlanabilirse, Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan üçlü iş birliği, yeni Avrasya ekonomik ve stratejik koridorunda ikincil ama görünür bir merkezî hat olarak konumlanma potansiyeli taşımaktadır.
Türkiye-Azerbaycan-Pakistan üçlü zirvesi, liderlerin ortak vizyonunu yansıtan güçlü bir çerçeve hazırlayacaklarını göstermektedir. Ancak bu çerçevenin realizasyonu, Afganistan’daki gelişmeler, Pakistan’ın iç istikrarı ve Türkiye–Azerbaycan altyapısına Pakistan’ın fiilî olarak ne ölçüde entegre olabileceğine bağlıdır.
Politika Önerileri
1. Spesifik Ortak Savunma Sanayii Kümeleri
Türkiye–Azerbaycan hattında zaten mevcut olan savunma iş birliği çerçevesi, Pakistan’ın seçici biçimde eklemlenebileceği niş alt sektörlerle güçlendirilebilir. İHA/SİHA, zırhlı araçlar, mühimmat, bakım–onarım ve simülasyon gibi alanlarda üçlü ortak üretim veya lisanslı üretim modelleri, hem Azerbaycan’ın modernizasyon ihtiyacına cevap verir hem de Pakistan’a görünür ihracat ve teknoloji paylaşımı imkânı sağlar.
Bu amaçla savunma bakanlıkları ve savunma sanayii kurumlarının katıldığı üçlü bir “Savunma Sanayii Çalışma Grubu” kurulması yerinde olacaktır. Karabağ sonrası yeniden inşa ve modernizasyon projelerinde Pakistan menşeli ürünlerin, Türkiye ile çakışmayacak niş segmentlerde, planlı biçimde devreye alınması rasyonel bir başlangıç olacaktır.
2. Gwadar–BTK/TANAP ekseninde pilot lojistik bağlantı projesi
Gwadar/Karaçi çıkışlı, Azerbaycan ve BTK hattı üzerinden Türkiye’ye ve oradan Avrupa pazarına yönlendirilecek belirli bir ürün grubu (örneğin tarım ürünü, tekstil veya seçili sanayi girdileri) için pilot bir transit projesi tasarlanması “Avrasya koridoru” söylemini güçlendirebilir.
Bu çerçevede üç ülkenin gümrük, ulaştırma ve ticaret otoritelerinin katıldığı bir “Üçlü Lojistik ve Transit Çalışma Grubu” kurulması önemlidir. Seçilen hat için ortak gümrük prosedürü, hedef transit süresi ve yıllık hacim hedeflerinin belirlenmesi, jeopolitik düzeyde kurulan anlatıyı somut ekonomik sonuçlarla desteklemenin en düşük maliyetli yoludur.

Prof. Dr.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1994 yılında Gazi Üniversitesine bağlı Çorum İlahiyat Fakültesinde asistan oldu. 2001 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kelam Anabilim dalında doktorasını tamamladı. 2002 2002-2003 yılları arasında Kırgızistan Oş Devlet Üniversitesi’nde çalıştı... [Profili gör]

Hilmi Demir
16/11/2025

Emre Gürbüz
14/11/2025

Hilmi Demir
30/09/2025

Özcan Güngör
08/09/2025

Emre Gürbüz
01/08/2025